Gelişim sürecinde ilhamını kültürden, sanattan ve iyi iletişim kuran yöneticilerin kişisel deneyimlerden alan markalar bir de dönemin ruhundan sıyrılıp iletişim süreçlerini güvenle ve sadece gerçekler üzerine kurarlarsa farklılaşıp, anlam yaratmaları eskisinden de kolay oluyor. Algı yaratma sürecinde biri bin değil yüz göstermeye çalışmak dahi markanızın iletişim sürecine zarar veriyor. Profesyonel PR sürecinde de gerçeklere dokunmamak, hatta onları özenle korumak gerekiyor. Günümüzde olduğu gibi hakikat önemsizleştirilirse siyasi liderlerin söylemlerinin hakikatle bir ilişkisi olmasının önemini yitirmesi gibi markaların da verdikleri mesajlar maalesef önemini, değerini yitiriyor.
Liderlik sırlarını okurken
Mustafa Kemal Atatürk’ün tam da bu yazımın konusu olan gerçeğin değeri ve
korunmasıyla ilgili tutumunu anlatan bir anısına rastladım. Sizlerle de
paylaşmak istiyorum.
‘’Savaştan yıllar sonra bir
ressam, Mustafa Kemal’e Sakarya Savaşı’nı gösteren bir tablo hediye etti.
Kendisi, ön planda yağız bir savaş hayvanına binmiş olarak görünüyordu. Ressam
tebrik beklerken, birdenbire Mustafa Kemal’in ‘bu tabloyu kimseye göstermeyin’
demesi üzerine şaşırıp kaldı. Kimse ne söyleyeceğini bilemiyordu. Mustafa Kemal
açıkladı: Bu savaşa katılmış olan herkes bilir ki, hayvanlarımız bir deri, bir
kemikten ibaretti. Bizim de onlardan arta kalır bir yerimiz yoktu. Hepimiz
iskelet halindeydik. Atları da savaşçıları da böyle güçlü kuvvetli göstermekle
Sakarya’nın değerini küçültmüş oluyorsunuz’’ dedi.* Bu satırlar Adnan Nur
Baykal’ın Hümanist Kitap’tan çıkan Mustafa Kemal Atatürk’ün Liderlik Sırları
adlı kitabından. Atatürk’ün hakikatin değerini anlatan bu tutumu üzerine yorum
yapmaya gerek yok.
Dönelim günümüze ve yazıya konu
olan kavrama… Birçok kaynakta hakikatin önemsizleşmesi döneminin Trump’ın ABD
Başkanı seçilmesi ve İngiltere’nin AB’den çıkması ile birlikte başladığı
vurgulanıyor. Bu yeni dönemde olgular
bir kenara bırakıldı, duygular kışkırtıldı. Hatta Trump kampanyasını ve
seçimini tanımlayan kavram Post-truth yılın kelimesi oldu. Post-truth’un hakikat
/ doğru ötesi, gerçek ötesi, gerçeğin değersizleştirilmesi, hakikatin
önemsizleştirilmesi olarak birçok tanımı yapılmış. Bir konuda kamuoyunu
oluştururken, nesnel hakikatin daha az etkili olup, kusurlu mantıksal kurgular
üretip bir de bunların izlenim, duygu ve algıların önde tutulması. Herkesin öznel
gerçeği devreye girer ve istenildiği gibi sunulursa hakikatin önemsizleşmesi de
kaçınılmaz olur. Oysa gerçek bizzat görülen, deneyimlenen, ölçülen, kayıt edilebilen,
görüntülenen, bariz hakiki ve dolayısıyla da doğru olandır. ‘’Hakikatin
önemsizleşmesi, yalan söylemekle eş anlamlı değildir. (Zarzalejos, 2017,s.11) Yalanı bolca içerir ve ondan çokça yararlanır
fakat, yalandan başka ve yeni bir şeydir. Yeni olan, siyasetçilerin yalanları
ya da yalancılıkları değil kitlelerin buna verdiği tepkidir. (d’Ancona, 2017,
s. 26) ‘’ Yalanın Siyaseti kitabında
Yalın Alpay ise siyasi iletişim açısından böyle tanımlıyor gerçeğin
değersizleştirilmesini.
Algıyı yönetmek iletişimi
yönetmektir. Her tür iletişimde algı süreci inşa edilirken tüketicinin motive
edilebilmesi ve onunla duygusal iletişim kurulabilmesi için en başta güven inşa
edilmesi gerekir. İletişim algı yönetimi ile davranış biçimleri oluşturmak ve
hedeflere ulaşmak için bir araçtır ve temelinde dürüstlük ve güven olmalıdır.
Seslenilen kitlenin kültürü, değerleri ve tutumları göz önünde bulundurularak
marka için bir strateji belirlenirken temeller gerçek ötesi söylemlerin üzerine
oturtulursa, kitlelerin ikna edilmesi için nesnel verilerin kullanılması yerine
duyguların coşturulması yoluna başvurulması ve bunun karşıdaki kitle tarafından
kabul edilmesi gerçeklere değil algılara dayalı sahte bir evren üretir.
Örnekleri Yalın Alpay Yalanın Siyaseti, 2018 adlı kitabında şöyle özetleyerek
devam etmiş; ’’ Olgusal verileri dikkate almadan, doğrudan duygulara hitap eden
görsel hileler, geleneksel ve sosyal medya aracılığıyla dolaşıma sokulmaktadır.
Bunlar kışkırtıcı görseller taşıyan afişler, üzerlerinde propaganda amaçlı
kasti oynamalar ve çarpıtmalar yapılmış, bağlamlarından kopartılmış fotoğraflar
(bir mitingi daha kalabalık ya da daha tenha göstermek, başka bir ülkede
yapılmış bir gösteriyi kendi ülkesinde yapılmış gibi sunmak, görseli temsil
ettiğinden bambaşka bir temsiliyet çerçevesinde kullanmak gibi, televizyonlarda
ya da sosyal medyada oynatılan tümüyle taraflı videolar gibi araçlar.’’ İletişim
temellerinin sağlam atılabilmesi için, farklılaşarak anlam yaratabilmek için
gerçeğin değerini bilmek ve onu korumak kurumun ve kişilerin öncelikli hedefi
olmalı. Böylece kurumun çıkarları değil toplumun çıkarları en başta o gün, o
dönem için, kurumun itibarı ise sonsuza dek korunmuş olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder