26 Eylül 2023 Salı

Yönetimin en değerli fonksiyonlarından biri "İLETİŞİM"

Yönetim biliminin en önemli fonksiyonlarından biri ürün ya da hizmetlerinizin hangi marka altında olursa olsun dış dünyayla ve iç müşterilerinizle kurduğu ‘’İLETİŞİM’’dir. Bu bağlamda profesyonel ve güçlü bir iletişim markanızın, ürün ve hizmetlerinizin merak uyandırma, ilgi çekme, akılda kalma, tercih edilme, İngilizce kullanılan tabiriyle ‘’Love mark’’ olmayı başarma, tavsiye edilme gibi var olmasını güçlendirecek değerleri de kolaylıkla yaşamasını ve bu değerlere kalıcı şekilde sahip olmasını sağlar.


Bazen kısa süreli iletişim danışmanlığı hizmeti almak isteyen markalar a olmuyor değil.  Biz onlara şunu soruyoruz; ‘’Birkaç aylık finans yönetimi ya da muhasebe hizmeti alarak işletmeniz bir sene boyunca ayakta kalır mı? İdare edebilir mi?’’ Biraz zor…Yönetim boyutunda, kurumsal iletişim sürecinde diğer departmanlarda olduğu gibi mutlaka düzenlilik, süreklilik, biriken etki, istikrar gerekir. Güven ve itibar zamana ihtiyaç duyar. Eğer kalıcı olması isteniyorsa tabii. Bir markaya güvenmeniz için o markayla deneyim/deneyimler yaşamanız ve her deneyimin sizi aynı ölçüde ve sonrakinde belki de öncekinden de daha fazla mutlu etmesi ve herhangi bir olumsuzlukla şaşırtmaması gerekir ki güven duyulsun ve bu güven pekişsin. Yani iletişimin gücünün birikmesi, pazarlama için de itibar için de gereklidir.  Markanız adına kurulan düzenli iletişim süreciyle markanızın aynen finans, muhasebe hafızası gibi iletişim ve ilişki hafızası birikmesi gerekir. Bu da markanızın bugüne ve geleceğe yatırımıdır. Öyle ki bu hafıza kurumda iletişim adına markanızı kim temsil ederse etsin o kişi/kişiler değişse bile kurumun bir değeri olarak sürdürülmeli, etkisi birikmelidir. Bunun için de kurum kültürü ve değerleri mutlaka belirlenmelidir. Bu kültür ve değerlerin çerçevesinin net bir şekilde çizilmesi ve anlaşılır şekilde ifade edilip çalışanlar tarafından benimsenmesi gerekir. Kurum kültürü ve değerler gerektiğinde koşullara ve büyümeye göre tazelenmeli ve en geniş çerçevede en zor koşullarda dahi özellikle etik değerlerinden ödün verilmemesi gerektiğinin altı çizilmelidir. Bu perspektiften bakınca yönetici ve yönetim ekibine büyük görev düşer. Çok sevdiğimiz atasözleri dahi yöneticinin üslup, yaklaşım ve doğasının, hatta değerlerinin çalışanlara da sirayet ettiği ve kurum kültürüne dönüştüğünü vurgular. Aklınıza ilk hangi atasözü geldi? Markayı temsil ederken kurulan iletişim dili nasıl olacak? Ulaşılmaz olduğunuzda karşı tarafa ne mesaj verirsiniz? Çok kolay ulaşıldığınızda günler nasıl geçer ve bu ne anlam ifade eder? Çalışanlarınız ve yakın ekibiniz size kolay ulaşabiliyor mu? Rekabetçi bir üslubunuz mu var? Kurum içinde olan her şey uzak ya da yakın zamanda mutlaka dışarı yansır. İç iletişim mutlaka dış iletişime yansır. Bundan dolayıdır ki çalışanlarımız, iç müşteriler nasıl hissediyorsa öncelikle onları anlamak ve değerlendirmek gerekir. 

 

‘’Kurumsal iletişim uygulamaları, dünya çapında profesyonel programların gelişimi için bazı çıkarımlara sahiptir. Bu çıkarımlar şöyle sıralanmaktadır;

 

·      İç ve dış müşterinin tamamında güven inşa etme zorunluluğu.

·      Daha az ya da daha fazla başarı için kurumsal beklentiler.

·      Kurumun itibarının yönetimi ve CEO’nun düşüncesi olarak kurumsal iletişim yöneticisinin itibarı.

·      Yerel çalışmaların küresel etkisini ve küresel çalışmaların yerel etkisini anlamak.

·      Medya ilişkilerinin daha stratejik olmasını sağlayan daha fazla şeffaflık ve açıklık için talep.

·      Kurumun iyi bir kurumsal vatandaş olması ve para kazanması için beklenti.

·      Kurumsal iletişim profesyonelleri için küresel terörizmin kriz iletişim planını zorunlu kılma gerçeği.

·      İtibar yönetimi için en iyi uygulama stratejisi olarak şeffaflığı anlamak.

·      Kurumsal iletişim için ana beceri olarak yazma bilgisi.

Kurumsal iletişim, güçlü bir kurum kültürünü, uyumlu kurum kimliğini, kurumsal vatandaşlık sorumluluğunu basınla uyumlu ve profesyonel ilişkileri ve kriz planlamasını destekler; aynı zamanda iletişim teknolojilerinin önemini göz önünde bulundurarak küresel iletişime yönelik çalışmalara yeni açılımlar sunar. ‘’ *



 

Z.Beril Akıncı Vural-Mikail Bat’ın kitabından alıntıladığım bu çıkarımlar aslında

başlangıçta yazmaya çalıştıklarımın bilimsel dayanağı. Bu yazıyı okuyorsanız ve bir yönetici adayı ya da bir yöneticiyseniz kütüphanenizde kaç tane ‘’Kurumsal iletişim’’ ya da sadece ‘’İletişim’’ ile başlayan kitabınız var? Bunu da sorgulayarak farklı bakış açıları ve yeni, güncel bilgilere ihtiyacınız var demektir. Zevkli iletişim yolculuğunuzda kurumunuz adına en doğru iletişimi inandığınızı yaşadığınızda ve doğru anlatabildiğinizde kurulur. Akıl, kalp ve emekle ortaya çıkan ürün ve hizmetleriniz en iyi iletişimi hak eder. Bu yolda harcanan her an ve para markanızın bugününe ve geleceğine en değerli yatırımdır. CitiPR iyi ve güçlü iletişimler diler…


*Z.Beril Akıncı Vural-Mikail Bat Teoriden Pratiğe Kurumsal İletişim, İletişim yayınları,  2013


Derya Aslan

CitiPR Marka Yönetimi ve İletişim Danışmanlığı 

 

 

14 Şubat 2023 Salı

Afet/Kriz Yönetimi'nde Atılacak Adım Önerileri

 

CitiPR Marka Yönetimi ve İletişim Danışmanlığı Şirketi'mizle kurulduğumuz ilk günden bu yana profesyonellerden oluşan ekiplerimizle markalarımıza hizmet vermekteyiz. CitiPR halkla ilişkiler alanındaki faaliyetleriyle Türkiye’de organizasyon, reklam ve danışmanlık alanında TSE tarafından denetime tabi olmuş ve bu üç alanda TSE Belgesi almaya hak kazanmış ilk ajanstır.  Ayrıca gururla belirtmeliyim ki 1972 yılında kurulmuş olan meslek birliğimizin çatısı altında TUHİD’in bir üyesi olarak faaliyetlerimize devam ediyoruz. Bunları yazarak başlamak istedim. Yaşadığımız afette standartlar, denetim mekanizması konularının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük değil mi? Standartlar olmalı, denetlenmeli ve hiçbir koşulda ödün verilmemeli.

İletişim sadece güneşli günlerin değil tersine esen rüzgarların, fırtınalı zamanlarının en değerli aracıdır, konusudur.  En çok ihtiyaç duyulandır. Çünkü canlının olduğu her yerde iletişim temeldir, esastır, taşıyıcıdır, düzeltir, geliştirir, iyileştirir. Elbette doğru kurulan iletişim bunu sağlar. En zor anlarda bir sıcak gülümseme, beden diliyle kurulan pozitif iletişimin en büyük kırıntısı olur. Hem ‘’kırıntı’’ hem de ‘’büyük’’ kelimelerinin tezatıyla ifade etmeye çalıştım çünkü iletişimin gücü bazen minik bir harekette büyük bir değişimde saklı olur.

 Yaşamın sürdürülebilirliği, hayatın eksilmeden akması, canlıların kaliteli yaşaması, kaynakların korunması, nesillere sağlıklı aktarılması, eksilmemesi ancak gelişmiş akıl ve bu bilinçle oluşan toplumlarla ve gelecek nesillerle sağlanabilir. Kalbimizi bir gecede Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Adana, Osmaniye illerimize taşıyan bu büyük afetle, biz milletçe kenetlenmeyi bir kez daha yaşadık. Yaşıyoruz…

İyi günde ve kötü günde, kutsal meslekleri icra edenler gibi, biz iletişim profesyonelleri de ülkemize, milletimize, bütünün yararına üretmeye çalışırken ilkelerimizden vazgeçmeden, değerlerimizi koruyarak ve zor şartlarda dahi ödün vermediğimiz ilkelerimizle üretmeye devam edeceğiz.

 TUHİD üyelerinden biri olarak hazırlanması konusunda destek vermeye çalıştığım, özellikle iletişimciler ve markalara yönelik hazırlanan içeriği kendi bloğuma da sizler, beni takip eden öğrencilerim ve meslektaşlarım için taşımak istedim.  Geçecek diyebilmek için yaraları sarmak lazım, harekete geçmek lazım. En yakınımızdan başlayarak…


Türkiye Halkla İlişkiler Derneği’nden Afet/Kriz Yönetimi’nde atılacak adım önerileri:

·       Yaşanılan afetler ile ilgili en doğru bilgiye ulaşmak için resmi kaynaklar takip edilmeli.

·       Sakin olunmalı, araştırarak ve teyit ederek aksiyona geçilmeli.

·       Bilinmeyen kanallardan gelebilecek bilgiler ve sosyal medyada oluşabilecek dezenformasyon içerikli paylaşımlar itibar ederek ani faaliyet ve paylaşımlardan kaçınılmalı.

·       Öncelikle her kurum kendi içinde afet ile ilgili sorunu, mağduriyeti olanlarla ilgili araştırma yapmalı ve çözüm arayışına girmeli.

·       Afet bölgesinde üretim, barınma vb. gibi konularda bağı olan markalar için en sağlıklı bilgiye ulaşılacak kanalları tespit ettikten sonra bölge için seferber olunması yönünde harekete geçilmeli.

·       Markalar, ürünleri arasında afet ihtiyaçlarına uygun olabilecek ürünlerin tespiti, lojistiği ve nakliyesi konusunda planlama yapmalı, toplanma yerleri, ulaşım kanalları ve araçlarını araştırmalı.

·       Resmi kanalların açıklamalarının ardından yine resmi kanalların kontrolünde karmaşaya neden olmayacak ve ihtiyaca uygun olabilecek dağıtım ağına uyulmalı.

·       Medya ve halkla ilişkilerin etkin kullanılması adına, medya kuruluşlarının gündem dışı konularla meşgul edilmemesi, afet bölgesine ve bilgiye ulaşılması konusunda basına yardım edilmesi konusunda birlikte çözüm üretilmeli.

·       Gerek yazılı basın gerekse sosyal medya kanallarından basın ya da iletişim kanallarına gündemden farklı bir konuda bülten, içerik servis edilmemesi konusunda hassasiyet gösterilmeli.

·       Markalar adına bağış, ilan ve taziyeler konusunda reklam ve öne çıkma refleksi taşımadan duyarlı iletişim yapılmalı.






19 Ocak 2023 Perşembe

Umutla kol kola gelen yıl, 2023…

Yeni bir yıl ticari anlamda da son çeyreği geride bırakıp ilk çeyreğe, yani hedeflerin tutturulması için kolları sıvayıp harekete geçmek demek. Hedefler belirlendi, bütçeler çoktan planlandı ve 2023 başladı. Markalar yolculuklarında başarılar elde etti, rakipleri geride bıraktı. Yeni hedeflere koşarken maalesef ezilenler ve yok olanlar da, yol kenarlarında, arkalarda kalanlar ya da kazançlı zemin değişikliği yapanlar da oldu. Olumsuz değişiklikler kulağa hemen kötü bir şey gibi gelmedi değil mi?  Bir arkadaşımın paylaşımında rastlayınca yazıma hem alıntıyı hem de kendi yorumumu taşımaya karar verdim. Concorde sendromu, bir şeyin zararlı olduğunu bildiğin halde çok emek harcadığın için vazgeçememektir. Oysa Dostoyevski’nin dediği gibi, yanlış trene binildiğinde ilk istasyonda inmeye çalışmak gerek. ‘Çünkü yanlış yönde mesafe ne kadar artarsa, dönüş maliyeti de o kadar artar.’ Herkes her zaman her işi yapamaz. Zorunda da değildir. Bu, kişiler için olduğu kadar markalar için de böyledir. Doğru ürün, hizmet varlığını yarara dönüştürerek devam edemiyorsa zorlamamak lazım. O ürün ya da hizmet için uygun olmayan iş, belki de başka bir hizmet ya da ürün için yaratılmıştır. Aynı şey yönetici ve liderler için de gerekli. Nereden mi anlıyoruz? Hem yeni dünyaya hem de kendi toplumlarına yetemiyorlar çünkü.

 

Dünya liderlerinin gücünün sorgulandığı bir zamandan geçiyoruz. Henry Kissinger Wall Street Journal’in tecrübeli yazarlarından Walter Russell Mead’a verdiği röportajda dünyanın tam da büyük liderlere en çok ihtiyacı olduğu zamanda var olan bazı liderlerin nitelik açısından yeterli olmadığını, çağa uygun liderlik anlayışının eskisinden de az kişide bulunduğunu vurgulamış. Financial Times’daki yazısında Simon Kuper dünyanın tanıdığı liderlerin akademisyenlerin çocukları olduğunu vurgulamış.*  Akademisyen ailelerin yetiştirdiği liderler, fikirlerin ciddiye alındığı evlerde büyümüşler. Özellikle akademisyen ailelerin yetiştirdiği erkek çocuklar, entelektüel açıdan aşırı güvenle büyüyormuş. Çocuklar, anne babasının bile anlayabildiği fikirlerin o kadar da zor olmayacağını düşünüyorlarmış. Küçük ve renksiz üniversite kentlerinde büyüyen profesör çocukları, dış dünyayı etkilemeye özenen dünya liderleri ve aileleri sayesinde entelektüelliği halka yayan kişiler olduklarını belirtiyorlar. Malcolm Gladwell, Nate Silver, Noam Chomsky, Ken Burns ve Obama ve Blair. Emmanuel Macron, Binyamin Netanyahu, Justin Trudeau, Pete Buttigieg, Kanye West, Sam Bankman-Fried, Volodimir Zelenski… gibi.

 

Biliyoruz ki çoğunun babası profesör. Yetiştikleri aileler ve sosyal çevreleri malum, sözleri dinlenmiş, görüşlerine değer verilen ortamlarda büyümüşler. Akademik olarak eksiksizler ama dünyanın geldiği noktada, yönetmek kolay değil, yarışmak da eskisinden çok daha fazla ekip işi. 

 

Ya umutla kol kola ya da umudun önünden koşarak…

 

Liderlikle ilgili pek çok tanım ve söz var. Çoğu da liderler tarafından söylenmiş. Benim en çok sevdiğim ise Bill Gates tarafından söylenen "Önümüzdeki yüzyıla baktığımızda, liderler başkalarını güçlendiren kişiler olacak." sözü…

Ben bu sözden şunu anlıyorum: ‘’Bencillik değil paylaşımcılık ve çok seslilik daha çok devreye girecek. Yani lider elindeki gücü paylaşırken aynı zamanda görüş alacak ve birlikte güçlenecek ve elde ettiği gücü de paylaşacak. Daha demokratik ve eşitlikçi güç dengesi ve liderlik zemini, yeni liderler yetiştirecek. Ancak başkalarını da güçlendirirse lider, güçlü sayılacak ve başarılı olacak. “Liderlik bir pozisyon değil, bir eylemdir” diyen Donald McGannon’a katılıyorum. Tüm sözler söylenmiş, her yol denenmiş gibi görünse de ‘her dem yeniden doğan dünya, bizden kim usana’ derken yeni liderlerini bekliyor adeta…

 

 

 *Oksijen Gazetesi 30 Aralık-05 Ocak 

14 Eylül 2022 Çarşamba

Savunma Sanayinin İletişim Gücüne Teknofest Rüzgarı

  Festivaller de sektörel fuarlar ve organizasyonlar gibi markalar için hem B2B hem de toplumun geri kalan kesimi ile iletişim kurabilme imkanı sunan değerli bir fırsat alanı. Markalarla doğrudan buluşma noktası haline gelen festival ve organizasyonlar, hangi sektöre aitse o sektörün hem ülkedeki hem de dünyadaki gücünü yansıtıyor. Yerli olduğu kadar global misafirleri de buluşturan bu etkinlikler ticari hayatın devamlılığı adına da ülkelerin ve markaların senelik iletişim ve pazarlama planlarında yerlerini alıyor. Biz iletişimciler için de bu buluşmalar çok anlamlı. Kurum sözcülerinin kendi standlarında ürün ve hizmetleriyle, hem kamuoyu hem de paydaşlarıyla buluşması adeta markaların ifade gücünü ve özgüvenini artırıyor. İster yerel pazarda isterse globalde, hangi ülkede ve şehirde olursa olsun biz iletişim profesyonelleri için fuar ve organizasyonlar, bu anlamda takip edilmesi ve başlangıç, buluşma ve sonucuyla haber değeri yansıtılarak raporlanması gereken önemli iş kalemleri arasında yer buluyor.

  Bu sene 100’üncü yılını kutladığımız 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda kaplarını açan TEKNOFEST 2022 de bizler için çok anlamlı bir buluşma olarak kayıtlarımıza geçti.  İlki 2018 yılında gerçekleştirilen ve bu sene yurt içinde 5'incisi, toplamda 6’ncısı düzenlenen TEKNOFEST Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali, Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından, ülkemizin milli teknoloji ekosisteminde önemli rolü olan bakanlıkların, başkanlıkların, kamu ve özel sektör kuruluşlarının, akademik kurumların ve medya şirketlerinin de aralarında bulunduğu 100 kurumla birlikte Samsun’da tamamlandı. Çok değerli markaların ve kuruluşların buluştuğu bir festivaldi TEKNOFEST 2022. Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın öncülüğü ve yürütücülüğünde düzenlendi. Savunma sanayi devi sponsorlarıyla birlikte bu yıl 101 paydaşı ve 130 katılımcı firmanın yer aldığı kıymetli bir organizasyon olarak 5. yılını kutladı.

  TEKNOFEST kapsamında 6 gün boyunca teknoloji, bilim, havacılık-uçuş gösterileri, sergiler, zirveler, atölyeler, sahne gösterileri, konserler ve etkinlikler düzenlendi. Türkiye’nin önde gelen kamu ve özel sektör firmalarının en inovatif ürünlerini sergilediği fuar alanları, gökyüzünde heyecan ve adrenalinin bir an olsun eksilmediği festivalde, tamamı yerli üretim olan Milli Kanatlar’ın gösteri uçuşları, AKINCI Taaruzi İnsansız Hava Aracı (TİHA), Bayraktar TB2, Hürkuş, Atak Helikopteri, Gökbey Helikopteri, Aksungur ve Türk Silahlı Kuvvetlerine ait F-16 uçakları ile Solo Türk ve Türk Yıldızlarının muhteşem akrobasi uçuşları, festival heyecanını doruklara taşıdı. TEKNOFEST 2022 kapsamında düzenlenen Sahne Senin etkinliği ve halk oyunları gösterileri de ziyaretçilere keyifli anlar yaşattı. Tüm bunların yanında 7 özel tematik çadırda sergilenen yarışmalar ve eğitici atölyelerde öğrenciler bilim, teknoloji ve uzayla dolu bir serüvenle buluşturdu.     

Bizim de CitiPR olarak iki senedir iletişim ve medya planlama sürecini yürüttüğümüz savunma sanayinin en güçlü üreticilerinden Samsun Yurt Savunma-CANiK ARMS, çatısı altındaki markalarla festivalin ana sponsorlarından biriydi. Standı ziyaretçiler tarafından büyük ilgi gördü.

En iyilerin buluştuğu TEKNOFEST’te dünya markası CANiK’e yoğun ilgi

Samsun’da Karadeniz coşkusu ile buluşan TEKNOFEST 2022’de gençler, etkinliğin ev sahiplerinden CANiK’in dünyaya açılmış ürünlerini inceleme fırsatı buldu. Samsun Yurt Savunma (SYS) Genel Müdürü C. Utku Aral, “Her yıl 25’ten fazla ülkede etkinliklere katılıyoruz ama markamızın doğduğu bu güzel şehirde, gençlerimizle buluşmak bizim için çok kıymetliydi. Burada, ülkemizin yarınına ışık tutacak keşiflere imza atmaya hazır pek çok gencimizle tanıştık. Herkes için harika bir deneyim oldu” dedi.

Türk savunma sanayinin önemli kuruluşlarından Samsun Yurt Savunma (SYS) bünyesinde faaliyet gösteren dünya markası CANiK, kendi evinde gençlerle buluştu. Ülkemizin Milli Teknoloji Hamlesi doğrultusunda düzenlenen ve bu yıl Samsun’da gerçekleştirilen dünyanın en büyük havacılık, uzay ve teknoloji festivali TEKNOFEST 2022’nin ana sponsorları arasında yer alan CANiK, burada 69 ülkeye ihracatını gerçekleştirdiği ürünlerini gururla sergiledi.

Canik Academy ile 5 bin kişiye atış eğitimi verildi

CANiK’in tüm ürünlerinin sergilendiği TEKNOFEST 2022’de, Savunma Sanayii Başkanlığı ile imzalanan Platform Makineli Tüfeği projesi (PMT 12.7) kapsamında geliştirilen, yerli ve milli 12.7 x 99 mm uçaksavar CANiK M2 QCB (Quick Change Barrel) büyük ilgi gördü. 300 metrekare alana sahip stantta şirket iştiraklerinden UNIDEF ve UNIROBOTICS’in yanı sıra mağaza zinciri CANiK STORE, eğitim faaliyetlerinin yürütüldüğü Canik Academy, inovatif ve sıra dışı eğitim ürünleri CANiK SMART ve CANiK APP de katılımcılarla buluştu. Etkinlikte, ateşli silahların bilinçli ve etkin kullanımına yönelik eğitimler veren Samsun Yurt Savunma iştiraki Canik Academy bünyesinde gerçekleştirilen atışlar, Canik Team sporcuları ve Canik Academy eğitmenleri ile poligonda yapıldı. Burada gerçekleştirilen güvenli atış eğitimine 6 gün boyunca 5 binden fazla kişi katıldı. Airsoftlar aracılığıyla yapılan atışlarda toplamda 60 bin mühimmat kullanıldı.

Samsun Roket Takımı yarıştığı kategoride ikinci oldu

TEKNOFEST 2022 kapsamında gerçekleştirilen Roket Yarışması’nda CANiK’in sponsorluğunda yer alan Samsun Üniversitesi öğrencilerinden oluşan ‘Samsun Roket Takımı’, orta irtifa kategorisinde 49 adet atış yapmaya hak kazanmış takım arasında ikincilik ödülünü aldı. Samsun Roket Takımı’nda Hakkı Ayberk Tasalı, Ahmet Can Uyar, Hasan Emre Öztürk, Gökberk Akyürek, Beytullah Kırcı, Hüdanur Öztekin, Şeyma Çavuşoğlu, Sude Yıldız, Ali Mert Şahin, Emin Bayram ve Akademik Danışman Öğr. Üyesi Dr. Melahat Cihan’ın hazırladığı roket, 10.000 ft irtifa amacı güden orta irtifa kategorisinde 10.207 ft irtifaya, yüzde 2’lik hata payıyla ulaşarak büyük bir başarıya imza attı.

 

22 Temmuz 2022 Cuma

‘’Mükemmellik’’ Out ‘’Kusursuz Gerçeklik’’ In

Çok kısa süre öncesine kadar dünya, adeta tüm hızıyla olağandışı bir mükemmelliğe doğru koşuyordu. Teknolojinin başrolde olduğu bir evrende, sayısız devrim niteliğinde ve belki de ‘sözde’ yenilikler, bireysel dünyamızı ele geçiriyor, çoğu insanı dünyanın kendi çevrelerinde döndüğüne inandırıp, bir de yalnızlaştırmaya doğru götürüyordu. Bu rüya, hiç kimsenin beklemediği bir anda, aniden hayatımıza giren pandemi kavramıyla son buldu. Oysa nasıl da mükemmele, zirveye doğru koşuyordu insanlık ve tabii dünyayı değiştireceğine inanılan markalar…

Engel kalmamıştı önünde hiçbirinin. Pandemi ile birlikte hayat durunca dünyanın en gelişmiş dönemi olarak gördüğümüz çağımızın bile mükemmel bir yer olmadığı ortaya çıktı. Bu yazının konusu da aslında sona ermeyi bilmeyen pandemi ile birlikte tam da öyle olduğunu hayal ederken, dünyanın bir daha hiçbir zaman kusursuz bir yer olmaya doğru ilerleyemeyeceği gerçeğini kabul etmemiz gerektiği ile ilgili.

Mükemmellik out; gerçeklik, kusursuz gerçeklik, ‘doğal olmak’ in. Yarı Türkçe yarı İngilizce tabiriyle.

Bizler işimiz gereği marka yönetimi ve iletişim süreçleri açısından bakarak, bu dönemi değerlendirelim. Pek çok yönden işimizi değişen dünya dinamiklerine uyumlu şekilde yürütme gayreti içinde olsak da, atladığımız bir konu var sanki. Bunca olan bitenden sonra, mükemmellik kavramı delik deşik edilmişken, dünya aslolanın gerçeklik ve doğallık olduğunu kabullenmişken, ille de mükemmellik demek ne kadar doğru sizce? 

İliştirilmiş, mış gibi görünen, sindirilmemiş ve doğal olmayan davranış şekilleri, inandırıcılıktan uzaklaşması bir yana demode görünmüyor mu sizce de?

Makyajın sihirli dokunuşu ne kadar ileri götürebilir bizleri…

İyi olmayanın üstünü örtmek, hem teknoloji hem de bilgiye kolay erişimi sayesinde imkansızlaşmadı mı? İmajlarla, makyajlarla elde edilen, ulaşılması imkansız görünen pek çok şeyin gücünü, kolayca sorgular hale gelmedik mi?

Dünyanın en büyük güçleri bile bu gerçekliğe boyun eğdi. ABD’nin en zor girilebilecek Senato binasını düşünün, geçtiğimiz yıl sivil bir grubun baskınıyla festival alanına döndü. Aslında ne kadar da kolay girilebilir, ulaşılabilir olduğu adeta dünyaya hem de canlı yayında gösterildi, ilan edildi. Binanın makam odalarını otoritenin yıkıldığı alanlar haline getirip, göstergelerle dolu  kostümlerle festival havasında, tüm dünyanın gözü önünde ülkeleri yöneten gücü sorgulatan bir yere dönüştürdüler ve izlettiler. Geçen yılın iletişim adına göstergeler ve mesajlarla dolu en önemli olaylarından biriydi bence bu. Büyülü Beyaz Saray ve ABD otoritesi bir saatte asırlardır dünyanın gözünde olduğu yerden bambaşka bir yere konumlandı.

Artık hem pazarlama stratejisi hem de iletişim süreçleri açısından herhangi bir konuda  kusursuzluk aranıyorsa ‘’gerçeklikte kusursuz olma’’ kavramı temel alınmalı. Gerçeklikte kusursuzluğun ise şeffaflık ve samimiyeti gerektirdiği unutulmamalı. Halkla ilişkilerin yönetimin başlıca, en temel fonksiyonlarından biri olduğu gerçeği ile hareket ederken finansal plan, pazarlamaya yönelik stratejiler ve itibar çalışmalarının tamamında marka yönetimi tüm paydaşlar, iç ve dış müşteriler nezdinde kusursuz görünme çabası yerine şeffaflık ve samimiyet kavramları temel alınarak yönetilmeli.

Gerçeklerle ilerlemek zordur. Zira insanoğlunun beklentileri yüksek, rakipler ise her daim çalışıyor. Ama gerçeklerle ilerlemek mümkün olursa temeller sağlam olur ve hiçbir güç o sağlam temellerin farklı görünmesine neden olamaz.

Medya dahil…

 

27 Nisan 2022 Çarşamba

İtibarın iletişimi

İtibar... Şüphesiz her bireyin ve her markanın en büyük yatırımı. Gözle görülmez, elle tutulmaz soyut ama çok kıymetli bir yatırım. Elle tutulur, somut verilerle değer yaratabilmek itibarsız olmaz mı? Olur tabi ama uzun süreli olamaz.

İtibarın sözlük anlamına baktığımızda; ‘saygı görme, değerli bulunma, güvenilir olma durumu’ şeklinde açıklandığını görüyoruz. Saygı görebilmek için geçmişinizin ve bıraktığınız izlerin olumlu bir etkisi, iyi gelen bir tarafı olmalı. Davranışınız, tutumunuz, duruşunuz karşı tarafta öyle olumlu bir iz bırakmalı ki, değerli görülüp, güven duyulan bir kurum ya da kişi olarak anılın... Bu da zamanla biriken, istikrarlı bir etkiyle olur. Defalarca yalan söylemiş, kalbinizi kırmış birine duyduğunuz hisle, sizi hiç incitmemiş, sözünde durmuş, saygılı olmuş birine verdiğiniz kıymet ve duyduğunuz güven elbette kıyaslanmaz.

Kişinin ya da kurumun hiç fark etmez, bir sonraki adımını ve hatta geleceğini şekillendiren ‘itibar’ algısı pek çok değişik açıdan tanımlanmış ve anlatılmıştır. Aşağıdaki alıntılar buna güzel bir örnek olabilir.

“Algı dünyamızın zaman içerisinde çeşitli kaynaklardan beslenerek belli bir düşünce tarzına sahip olup o ürüne, kuruma, hizmete vb. duyduğu saygınlık itibarla ilgilidir. İtibar, her bir kitlenin doğrudan ya da dolaylı deneyimleri ve aldığı bilgilerin temelinde oluşan, kuruma ilişkin kavrayıştır. İtibar, insanların kendilerine mal ettikleri değerlerin ifadesi değil başkalarının onlar için söylediklerinin toplamıdır. Bu nedenle itibar bir vaat değil, bir kazanımdır.” (Teoriden Pratiğe Kurumsal İletişim, 2013, sy128)

Ya da Bennett ve Kottasz’a göre kurumsal itibar; bir kurumun zamanla tutarlılığının oluşturulması ve sürdürülmesidir. Bir kurumun ne yaptığı ve nasıl davrandığı üzerine odaklanarak ve periyodik zamanlarda oluşturulan bir kurumun algısını ifade eder. Kişiler tarafından tutulan kurumun imajının evrimidir. Bir kurumun geçmişteki davranışları ve gelecekte beklenen çalışmaların toplu bir sunumudur.

Gotsi ve Wilson ise kurumsal itibarı; ‘zaman içerisinde kurumun paydaşlarının evrimi olarak tanımlar ve bu evrimi paydaş deneyimi, iletişimin diğer formları, kurumsallık ve onun uygulamalarına ilişkin semboller ile diğer rakip kurumlarla rekabet’ şeklinde anlatır. (Teoriden Pratiğe Kurumsal İletişim, 2013, sy129-130)

Kurumsal itibar, kurumsal davranışa dayalı imajlar ve kurumsal simgelere yani göstergelere dayalı imajlarla etkileşim içerisindedir. Bunları politik, ekonomik, sosyal dış çevre, teknolojik ve rekabetçi alanlar da doğrudan etkilemektedir.

Tarihte teorisi adım adım pek çok kurumla kitaplarda defalarca açıklanmış itibarın taşlarını, tuğlalarını 21. yüzyıl dünyasının rekabet ortamında sağlam örmek pek de kolay değil.

Artık basit tariflerin zamanı... Kuramlar çerçeveyi elbette çiziyor. Ancak dünya değiştikçe,

evrildikçe, dijitalleştikçe daha basit tariflere, kestirme yollara ihtiyaç duyuluyor. Her şeyin basit, kısa, kestirme yolu olur da gerçek itibarın zamana ihtiyacı olmaz mı? Tabi ki olur...

Türkiye’nin En İtibarlı Markaları Ödülleri sahiplerini buldu

Yılların birikimi ve tecrübesiyle zaman içinde oluşan böylesine gerçek bir itibarın en güzel örneği de geçtiğimiz günlerde düzenlenen ‘Türkiye’nin En İtibarlı Markaları Ödülleri’nde hayat buldu. İtibar Akademisi tarafından bu yıl 11’incisi gerçekleştirilen ve Türkiye’nin en itibarlı markalarının belirlendiği ‘Türkiye İtibar Endeksi Araştırması’nın sonuçları açıklandı. Türkiye’nin en itibarlı markaları, ödüllerini 27 Nisan Çarşamba günü Beykoz Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen ‘Türkiye İtibar Endeksi Ödül Töreni’nde aldı.

Kargo ve lojistik, sigorta, bankacılık, inşaat, gıda, tekstil, enerji, turizm, otomotiv gibi birçok sektörün yer aldığı araştırma, 40 ayrı kategoride gerçekleştirildi.

Türkiye’nin en itibarlı markalarının yanı sıra 10 yıldır ödül alan markaların da ödüllendirildiği törene Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin temsilcileri ve iş dünyasının önde gelen isimleri katıldı.

Törende ‘En İtibarlı Markaları Ödülleri’ni; Ağaoğlu İnşaat, Anadolu Sigorta, Arçelik, Banvit, Burger King, Binance, Coca-Cola, Çimstone, Dominos, e-bebek, Enerjisa, Erikli, Eti, ETS Tur, Filli Boya, Ford, İstikbal, Kiğılı, Koç Holding, Koçtaş, Kütahya Seramik, Kütahya Porselen, Lassa, LC Waikiki, Mercedes, Migros, Nike, Opet, Pasaport Pizza, Pınar Süt, Teknosa, Türk Hava Yolları, Vitra, Yurtiçi Kargo, Ziraat Bankası, Zorlu Enerji aldı.

‘İtibarlı Markalar Ödülleri’ne Folkart’ın layık görüldüğü törende ‘İtibarda İstikrar Ödülleri’ de Ağaoğlu İnşaat, Arçelik, Coca-Cola, Enerjisa, ETS Tur, İstikbal, Kiğılı, Koç Holding, Lassa, LC Waikiki, Migros, Opet, Teknosa, Türk Hava Yolları ve Ziraat Bankası’na verildi. 

İşte; algılama yönetimi, kriz iletişimi, risk yönetimi, iştiraklerin iletişimi, ana kurum iletişimi, CEO itibarı, kurumsal sorumluluk, medya ilişkileri, finansal iletişim, kurum içi iletişim, marka iletişimi, pazarlama iletişimi, etkinlik yönetimi, gündem yönetimini ahenkle yürüten ve Türkiye’nin en itibarlı şirketleri arasına girmeyi başaran tüm markaların itibarlarının iletişimini, yazımda da sürdürüyor ve her birini içtenlikle kutluyorum.

2 Şubat 2022 Çarşamba

İletişim danışmanlığında yeni dönüşüm hareketi: “360 derece çevik ve sürdürülebilir iletişim”

 

Pandemi ile birlikte alışveriş alışkanlıklarında yaşanan değişim, farklı bir müşteri deneyimini de beraberinde getirdi. Pazarlamanın enstrümanı haline dönüşen dijital platformlar aracılığıyla marka ve tüketici arasında kurulan köprüler, çok kanallı bir yapı kazandı. Salgın öncesinde markaların iletişim çalışmalarının sadece bir parçası olan içerik yönetimi, pandemiyle kendi krallığını kurdu. Markalar açısından doğru içeriği, doğru zamanda doğru bir kitle ile buluşturmak kritik önem kazandı. Tüketicilerin satın alma kararlarında verilere dayalı kişiselleştirilmiş içerikler belirleyici bir role sahip oldu. Çok kanallı iletişim dilini benimseyebilen markalar, dijital teknolojinin gücünden faydalanarak verilere ve içgörülere dayalı bir müşteri deneyimi sunarak rekabet üstünlüğü elde edebildi. 2021’de içerik ve pazarlama, bir bütünün parçaları olarak her büyüklükteki marka için kaçınılmaz bir araç haline geldi. İletişim danışmanlığının ana eksenini oluşturan kurumsal iletişim ve itibar yönetimi, içerik pazarlaması ile entegre bir yapı kazandı. Optimum tüketici deneyimi sunmaya odaklanan markalar, kişiselleştirilmiş içeriklerin tüketici davranışlarındaki etkisini verilerle ölçerek gelecek stratejilerine ölçeklenebilir bir altyapı kazandırdı. Bu ne demek oluyor? Gelin anlatalım…

Bütünsel ve entegre yaklaşım dönemi

İletişim yönetiminde geleneksel iş modellerinin devrinin kapandığı, daha bütünsel ve entegre yaklaşımların döneminin başladığı ortada. Halkla ilişkiler, pazarlama ve reklamcılık alanlarında dijital ve çevrimdışı arasındaki sınır çizgileri bulanıklaşarak entegre iletişim danışmanlığı varlık kazandı. Bu açıdan değerlendirildiğinde çeviklik ve sürdürülebilirlik, markaların PR faaliyetlerinde öncü bir yer edindi. 2 yıldır yaşamın merkezinde yer alan pandemi, markaların iletişim çalışmalarına öncelik vermesini bir ihtiyaç haline dönüştürdü. Geçmişteki deneyimlerimizde olduğu gibi olası krizler halinde tasarruf tedbirleri kapsamında iletişim çalışmalarına ara verilmesi dönemini, pandemi ile nihayet tarihe gömmeyi başardık. Markalar iletişimin farklı kanallarını aynı anda harekete geçirirken bunun mutlaka düzenli, aralıksız ve eş zamanlı yapılması gerektiğine ikna oldu. Sonuçlarını da hedef kitlelerini genişletip marka bilinirliklerini artırarak, bir başka ifadeyle hızlı büyüyerek ve güçlenerek aldılar. Dijital teknolojinin gücüyle sürdürülebilirliğe odaklanan markalar için pandemi eşsiz bir fırsat yarattı. ‘’Birkaç ay iletişim danışmanlığı hizmeti alalım, sonrasında yeniden değerlendirme yaparız” diyerek yola çıkan markalar, bunun kayıplarıyla yüz yüze geldi. Pandemi hepimiz için derslerle dolu bir süreç başlattı. Dersini iyi çalışanlar bu dönemi kazanca dönüştürdü.

Konvansiyonel medyanın rüzgârı dijital medyanın çevikliğiyle birleşti

Pandeminin yarattığı bu dönüşüm sürecinde içerik yönetimiyle birlikte medya ilişkilerinin gücünü elbette yadsıyamayız. Uyumlu bir marka hikayesi oluşturmak ve şeffaf, etkileşimli bir tüketici sadakati yaratmak için içerik yönetimiyle birleşen güçlü medya ilişkileri, bu dönüşümün şifrelerini içerisinde barındırıyor. Güçlü medya ilişkileri, bir binanın taşıyıcı kolonu işlevini sürdürmeye devam ederken dijital medyanın gücü hızla artıyor. Konvansiyonel medyanın eski, bilindik, tanınmış, güven veren gücü dijitali de besliyor. Bugün dijital dünyanın duayenleri de bu önemli gücü ve gerekliliğini inkâr etmiyor. Konvansiyonel medya, hem marka hem de tüketici tarafında güven veren duruşuyla cazibesini koruyor. Onayını konvansiyonel medyanın kanaat önderlerinden alan dijital platformlar, daha güvenilir bulunuyor. Bu cazibe, gelecekte de markaların hikayelerini konunun bilirkişisi unvanına sahip kanaat önderleri gazetecilerden dinlemek isteyenler tarafından korunmaya devam edecek gibi duruyor. Danışmanlığını yürüğümüz markalar açısından baktığımızda, dijital medya yansımaları giderek artarken konvansiyonel medyada haber alma isteğinde bir azalma yaşanmadı. Bu isteğin sonuçları da yansıma artışı olarak kendini gösterdi. Güncel medya takip verileri de, 2019 yılından bu yana bankacılık, kargo, savunma, perakende, eğitim gibi sektörleri ele alan gazete ve dergi haberlerinde belirgin artışlar yaşandığını gösteriyor.  


Hız ve verimlilik tekerleği döndürecek

Dijital medyanın rüzgârını arkasına alan markalar hedef kitlelerini genişletirken konvansiyonel medyanın güven veren gücüyle saygınlıklarını korumayı hatta pekiştirmeyi başarabiliyor. Yeni dönemde de konvansiyonel medya ve onun kanatlarında uçarak güven telkin eden dijital platformları eş zamanlı devreye sokarak harekete geçirebilen markalar, geleceğe emin adımlarla ilerleyebilecek. Dijital ve konvansiyonel birlikteliği uzun süredir tartışılan itibarın ölçülebilirlik ihtiyacını da karşılayacak. Ölçülebilir değerler üzerine kurulu iletişim stratejileri, tüketici duyularına hitap ederek çeviklik kazanacak. Hız ve verimlilik kavramları, bu süreçte tüm sektörlerde olduğu gibi PR’da da tekerleği döndüren potansiyel güç olacak.

Orkestrasını ahenkle yönetebilen markalar sürdürülebilirlik kazanacak

Pandeminin hız kazandırdığı dijital dönüşüm, markaların hedef kitlelerine farklı dijital kanallar üzerinden seslenmelerini zorunlu kılıyor. Salgın öncesinde konvansiyonel medya odağında kampanya ve lansman dönemlerinde devreye giren çok kanallı iletişim, markaların varlıklarının sürdürülebilirliğinin olmazsa olmazı haline dönüştü. Dijital pazarlama enstrümanlarıyla orkestrasını ahenkle yönetebilen markalar, hedef kitlelerini genişletmeyi, satışlarını artırmayı ve yıl sonu bilançosunu zenginleştirmeyi başardı. Dijitalin yaşattığı hız ve çeviklik diğer yandan konvansiyonel medyanın köklü tecrübesinden gelen güvenle birleşerek markaların PR gücünü puzzle’ın parçaları olarak tamamladı. Biz iletişim profesyonelleri bu dönüşüm sürecinde markaların iletişim yolculuğunu iyileştirirken, iyiden mükemmele dönüştürme stratejisiyle ilerleyerek süreci hem marka hem de toplum odaklı yönetmek zorundayız. Çünkü yeni dönemde yaşamın her noktasında olduğu gibi PR’da da sürdürülebilirlik kavramı masaüstümüzden hiç kalkmayacak. Pandemi öncesinde dilimizden düşürmediğimiz 360 derece kurumsal iletişim yönetiminin yeni adı, “360 derece çevik ve sürdürülebilir iletişim” haline dönüştü.

“Yararlılık İlkesi” ile bütüncül bir yaklaşım

Yaşanan dönüşüm, sosyal sorumluluk tarafında da belirgin değişimler yarattı.  Pandeminin yanı sıra iklim krizinin yarattığı doğal afetlerdeki artış, markaların gündeminde olmak zorunda. Dünyanın sürdürülebilir geleceğini tehlikeye atan sorunları görmezden gelmeyip çare arayan, çözüme katkı sağlayan markaların sayısı giderek artıyor. Toplumsal fayda gözeten, eğitime ve kişisel gelişime yönelik projeler de dünyanın sürdürülebilir geleceğine insan odaklı bir başlık açıyor. Henüz bu konuda harekete geçmeyen markalar da dünyaya ve topluma karşı duyarlı yaklaşımlarla yüzünü geleceğe çevirmek zorunda. Markalar, faaliyetlerini ticari faydanın ötesinde “Yararlılık İlkesi” ile bütüncül bir yaklaşımla sürdürürken, sosyal sorumluluk projeleri bir araç değil amaç işlevi görmeye başladı. Giderek hızlanan dijitalleşmenin bir getirisi olan bu yeni düzen, ürün ya da hizmet üreten markaların faaliyetlerinin merkezine, sürdürülebilirliğe katkı sağlayan projeleri getirdi. Empati, motivasyon, sosyal beceriler, öz-farkındalık gibi kavramlar bu projeleri şekillendiriyor.

Sürdürülebilirlik, sosyal sorumluluğun odağında

Modadan gıdaya, enerjiden sağlığa hemen hemen tüm sektörlerde faaliyet gösteren şirketler ve markalar, sürdürülebilir geleceğe yönelik adımlarla geleceğe kalıcı izler bırakırken işlerine de verimlilik kazandırabiliyor. Öte yandan “Yararlılık İlkesi” kapsamında ileri teknolojiler kullanarak dünya standartlarında ürün ve hizmet geliştirebilen markalar, öngörülü hareket ederek anlamlı içgörüler elde edebiliyor. Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla verilerin dünyasını en iyi şekilde kullanarak yeni ürün ve hizmet geliştiren markalar, yeni yetkinlikler de kazanabiliyor. Bütün bunları yaparken sürdürülebilir çevreyi, eğitim ve gelişime yönelik adımları merkezine yerleştirenler rekabette öne çıkarak yarınların dünyasında baş aktör olmaya hazırlanıyor. Bugün toplum ve dünya için üretirken, dünyanın öz kaynaklarını korumaya odaklananlar yarın dünyanın yılmaz bekçileri olacak. Peki 2022, markalar ve iletişim profesyonellerini hangi noktalarda birleştirecek. Gelin yazımızı bu konuyu kısaca özetleyerek bitirelim…

2022’de markaları ve iletişim profesyonellerini buluşturacak 10 altın kural

 

1. Markalar hem geleneksel hem de dijitalde kendi özgün iletişim kanallarını ve bu mecraların her birine özel kodlarla oluşturulan marka dilini keşfedecek.
2. Markalar üretirken dünyaya, topluma, dünya üzerinde yaşayan varlıklara karşı sorumluluk alarak bu bakış açılarını iletişim stratejilerinin ana damarlarında işleyecek.
3. Markalar konvansiyonelin rüzgârını arkalarına alarak dijital iletişimde paydaş kanallarını artıracak.
4. Deneyim yaşatmanın gücü hayatı kolaylaştırmak olacak. İletişimin odağında hem marka hem de toplum yer edinecek.
5. İletişimde buluşma yeri çeşitlenecek, çok kanallı, eş zamanlı ve doğrudan temas odaklı bir yol haritası benimsenecek.
6. Duygusal zeka dinamiklerinden empati, her kanal için iletişimde başrolde yer alacak.
7. İletişimde hedef daha iyisi değil iyiden mükemmele dönüş olacak. Bu strateji, sadece müşteri kanalında değil tüm paydaş iletişimine kılavuzluk edecek.
8. Markaya ait dijital göstergelerin etik kodlar ve şeffaflık ile tasarlandığı konvansiyonel mecralarda vurgulanarak pekiştirilecek. İletişimde kurumsal itibar güçlendirilerek güven inşa edilecek.
9. Hızın zamanla yarıştığı bir dönemin ana argümanı olan farklılıklar, zenginlik olarak görülecek bu noktada önyargısız hareket edilecek. 
10.Ölçeklenebilir iletişim yönetimi, lider iletişiminden pazarlama iletişimine, itibar yönetimine kadar tüm süreçleri ölçülebilir hale getirdi. Bu ölçülebilir değerler üzerine kurulu iletişim stratejileri markaların hedeflerine ulaşmasında öncü rol oynayacak. Stratejilerin çıkış noktasında verilerin dünyasına mikrofon uzatılacak.

Yönetimin en değerli fonksiyonlarından biri "İLETİŞİM"

Yönetim biliminin en önemli fonksiyonlarından biri ürün ya da hizmetlerinizin hangi marka altında olursa olsun dış dünyayla ve iç müşteriler...