19 Ocak 2023 Perşembe

Umutla kol kola gelen yıl, 2023…

Yeni bir yıl ticari anlamda da son çeyreği geride bırakıp ilk çeyreğe, yani hedeflerin tutturulması için kolları sıvayıp harekete geçmek demek. Hedefler belirlendi, bütçeler çoktan planlandı ve 2023 başladı. Markalar yolculuklarında başarılar elde etti, rakipleri geride bıraktı. Yeni hedeflere koşarken maalesef ezilenler ve yok olanlar da, yol kenarlarında, arkalarda kalanlar ya da kazançlı zemin değişikliği yapanlar da oldu. Olumsuz değişiklikler kulağa hemen kötü bir şey gibi gelmedi değil mi?  Bir arkadaşımın paylaşımında rastlayınca yazıma hem alıntıyı hem de kendi yorumumu taşımaya karar verdim. Concorde sendromu, bir şeyin zararlı olduğunu bildiğin halde çok emek harcadığın için vazgeçememektir. Oysa Dostoyevski’nin dediği gibi, yanlış trene binildiğinde ilk istasyonda inmeye çalışmak gerek. ‘Çünkü yanlış yönde mesafe ne kadar artarsa, dönüş maliyeti de o kadar artar.’ Herkes her zaman her işi yapamaz. Zorunda da değildir. Bu, kişiler için olduğu kadar markalar için de böyledir. Doğru ürün, hizmet varlığını yarara dönüştürerek devam edemiyorsa zorlamamak lazım. O ürün ya da hizmet için uygun olmayan iş, belki de başka bir hizmet ya da ürün için yaratılmıştır. Aynı şey yönetici ve liderler için de gerekli. Nereden mi anlıyoruz? Hem yeni dünyaya hem de kendi toplumlarına yetemiyorlar çünkü.

 

Dünya liderlerinin gücünün sorgulandığı bir zamandan geçiyoruz. Henry Kissinger Wall Street Journal’in tecrübeli yazarlarından Walter Russell Mead’a verdiği röportajda dünyanın tam da büyük liderlere en çok ihtiyacı olduğu zamanda var olan bazı liderlerin nitelik açısından yeterli olmadığını, çağa uygun liderlik anlayışının eskisinden de az kişide bulunduğunu vurgulamış. Financial Times’daki yazısında Simon Kuper dünyanın tanıdığı liderlerin akademisyenlerin çocukları olduğunu vurgulamış.*  Akademisyen ailelerin yetiştirdiği liderler, fikirlerin ciddiye alındığı evlerde büyümüşler. Özellikle akademisyen ailelerin yetiştirdiği erkek çocuklar, entelektüel açıdan aşırı güvenle büyüyormuş. Çocuklar, anne babasının bile anlayabildiği fikirlerin o kadar da zor olmayacağını düşünüyorlarmış. Küçük ve renksiz üniversite kentlerinde büyüyen profesör çocukları, dış dünyayı etkilemeye özenen dünya liderleri ve aileleri sayesinde entelektüelliği halka yayan kişiler olduklarını belirtiyorlar. Malcolm Gladwell, Nate Silver, Noam Chomsky, Ken Burns ve Obama ve Blair. Emmanuel Macron, Binyamin Netanyahu, Justin Trudeau, Pete Buttigieg, Kanye West, Sam Bankman-Fried, Volodimir Zelenski… gibi.

 

Biliyoruz ki çoğunun babası profesör. Yetiştikleri aileler ve sosyal çevreleri malum, sözleri dinlenmiş, görüşlerine değer verilen ortamlarda büyümüşler. Akademik olarak eksiksizler ama dünyanın geldiği noktada, yönetmek kolay değil, yarışmak da eskisinden çok daha fazla ekip işi. 

 

Ya umutla kol kola ya da umudun önünden koşarak…

 

Liderlikle ilgili pek çok tanım ve söz var. Çoğu da liderler tarafından söylenmiş. Benim en çok sevdiğim ise Bill Gates tarafından söylenen "Önümüzdeki yüzyıla baktığımızda, liderler başkalarını güçlendiren kişiler olacak." sözü…

Ben bu sözden şunu anlıyorum: ‘’Bencillik değil paylaşımcılık ve çok seslilik daha çok devreye girecek. Yani lider elindeki gücü paylaşırken aynı zamanda görüş alacak ve birlikte güçlenecek ve elde ettiği gücü de paylaşacak. Daha demokratik ve eşitlikçi güç dengesi ve liderlik zemini, yeni liderler yetiştirecek. Ancak başkalarını da güçlendirirse lider, güçlü sayılacak ve başarılı olacak. “Liderlik bir pozisyon değil, bir eylemdir” diyen Donald McGannon’a katılıyorum. Tüm sözler söylenmiş, her yol denenmiş gibi görünse de ‘her dem yeniden doğan dünya, bizden kim usana’ derken yeni liderlerini bekliyor adeta…

 

 

 *Oksijen Gazetesi 30 Aralık-05 Ocak 

Yönetimin en değerli fonksiyonlarından biri "İLETİŞİM"

Yönetim biliminin en önemli fonksiyonlarından biri ürün ya da hizmetlerinizin hangi marka altında olursa olsun dış dünyayla ve iç müşteriler...