26 Eylül 2023 Salı

Yönetimin en değerli fonksiyonlarından biri "İLETİŞİM"

Yönetim biliminin en önemli fonksiyonlarından biri ürün ya da hizmetlerinizin hangi marka altında olursa olsun dış dünyayla ve iç müşterilerinizle kurduğu ‘’İLETİŞİM’’dir. Bu bağlamda profesyonel ve güçlü bir iletişim markanızın, ürün ve hizmetlerinizin merak uyandırma, ilgi çekme, akılda kalma, tercih edilme, İngilizce kullanılan tabiriyle ‘’Love mark’’ olmayı başarma, tavsiye edilme gibi var olmasını güçlendirecek değerleri de kolaylıkla yaşamasını ve bu değerlere kalıcı şekilde sahip olmasını sağlar.


Bazen kısa süreli iletişim danışmanlığı hizmeti almak isteyen markalar a olmuyor değil.  Biz onlara şunu soruyoruz; ‘’Birkaç aylık finans yönetimi ya da muhasebe hizmeti alarak işletmeniz bir sene boyunca ayakta kalır mı? İdare edebilir mi?’’ Biraz zor…Yönetim boyutunda, kurumsal iletişim sürecinde diğer departmanlarda olduğu gibi mutlaka düzenlilik, süreklilik, biriken etki, istikrar gerekir. Güven ve itibar zamana ihtiyaç duyar. Eğer kalıcı olması isteniyorsa tabii. Bir markaya güvenmeniz için o markayla deneyim/deneyimler yaşamanız ve her deneyimin sizi aynı ölçüde ve sonrakinde belki de öncekinden de daha fazla mutlu etmesi ve herhangi bir olumsuzlukla şaşırtmaması gerekir ki güven duyulsun ve bu güven pekişsin. Yani iletişimin gücünün birikmesi, pazarlama için de itibar için de gereklidir.  Markanız adına kurulan düzenli iletişim süreciyle markanızın aynen finans, muhasebe hafızası gibi iletişim ve ilişki hafızası birikmesi gerekir. Bu da markanızın bugüne ve geleceğe yatırımıdır. Öyle ki bu hafıza kurumda iletişim adına markanızı kim temsil ederse etsin o kişi/kişiler değişse bile kurumun bir değeri olarak sürdürülmeli, etkisi birikmelidir. Bunun için de kurum kültürü ve değerleri mutlaka belirlenmelidir. Bu kültür ve değerlerin çerçevesinin net bir şekilde çizilmesi ve anlaşılır şekilde ifade edilip çalışanlar tarafından benimsenmesi gerekir. Kurum kültürü ve değerler gerektiğinde koşullara ve büyümeye göre tazelenmeli ve en geniş çerçevede en zor koşullarda dahi özellikle etik değerlerinden ödün verilmemesi gerektiğinin altı çizilmelidir. Bu perspektiften bakınca yönetici ve yönetim ekibine büyük görev düşer. Çok sevdiğimiz atasözleri dahi yöneticinin üslup, yaklaşım ve doğasının, hatta değerlerinin çalışanlara da sirayet ettiği ve kurum kültürüne dönüştüğünü vurgular. Aklınıza ilk hangi atasözü geldi? Markayı temsil ederken kurulan iletişim dili nasıl olacak? Ulaşılmaz olduğunuzda karşı tarafa ne mesaj verirsiniz? Çok kolay ulaşıldığınızda günler nasıl geçer ve bu ne anlam ifade eder? Çalışanlarınız ve yakın ekibiniz size kolay ulaşabiliyor mu? Rekabetçi bir üslubunuz mu var? Kurum içinde olan her şey uzak ya da yakın zamanda mutlaka dışarı yansır. İç iletişim mutlaka dış iletişime yansır. Bundan dolayıdır ki çalışanlarımız, iç müşteriler nasıl hissediyorsa öncelikle onları anlamak ve değerlendirmek gerekir. 

 

‘’Kurumsal iletişim uygulamaları, dünya çapında profesyonel programların gelişimi için bazı çıkarımlara sahiptir. Bu çıkarımlar şöyle sıralanmaktadır;

 

·      İç ve dış müşterinin tamamında güven inşa etme zorunluluğu.

·      Daha az ya da daha fazla başarı için kurumsal beklentiler.

·      Kurumun itibarının yönetimi ve CEO’nun düşüncesi olarak kurumsal iletişim yöneticisinin itibarı.

·      Yerel çalışmaların küresel etkisini ve küresel çalışmaların yerel etkisini anlamak.

·      Medya ilişkilerinin daha stratejik olmasını sağlayan daha fazla şeffaflık ve açıklık için talep.

·      Kurumun iyi bir kurumsal vatandaş olması ve para kazanması için beklenti.

·      Kurumsal iletişim profesyonelleri için küresel terörizmin kriz iletişim planını zorunlu kılma gerçeği.

·      İtibar yönetimi için en iyi uygulama stratejisi olarak şeffaflığı anlamak.

·      Kurumsal iletişim için ana beceri olarak yazma bilgisi.

Kurumsal iletişim, güçlü bir kurum kültürünü, uyumlu kurum kimliğini, kurumsal vatandaşlık sorumluluğunu basınla uyumlu ve profesyonel ilişkileri ve kriz planlamasını destekler; aynı zamanda iletişim teknolojilerinin önemini göz önünde bulundurarak küresel iletişime yönelik çalışmalara yeni açılımlar sunar. ‘’ *



 

Z.Beril Akıncı Vural-Mikail Bat’ın kitabından alıntıladığım bu çıkarımlar aslında

başlangıçta yazmaya çalıştıklarımın bilimsel dayanağı. Bu yazıyı okuyorsanız ve bir yönetici adayı ya da bir yöneticiyseniz kütüphanenizde kaç tane ‘’Kurumsal iletişim’’ ya da sadece ‘’İletişim’’ ile başlayan kitabınız var? Bunu da sorgulayarak farklı bakış açıları ve yeni, güncel bilgilere ihtiyacınız var demektir. Zevkli iletişim yolculuğunuzda kurumunuz adına en doğru iletişimi inandığınızı yaşadığınızda ve doğru anlatabildiğinizde kurulur. Akıl, kalp ve emekle ortaya çıkan ürün ve hizmetleriniz en iyi iletişimi hak eder. Bu yolda harcanan her an ve para markanızın bugününe ve geleceğine en değerli yatırımdır. CitiPR iyi ve güçlü iletişimler diler…


*Z.Beril Akıncı Vural-Mikail Bat Teoriden Pratiğe Kurumsal İletişim, İletişim yayınları,  2013


Derya Aslan

CitiPR Marka Yönetimi ve İletişim Danışmanlığı 

 

 

14 Şubat 2023 Salı

Afet/Kriz Yönetimi'nde Atılacak Adım Önerileri

 

CitiPR Marka Yönetimi ve İletişim Danışmanlığı Şirketi'mizle kurulduğumuz ilk günden bu yana profesyonellerden oluşan ekiplerimizle markalarımıza hizmet vermekteyiz. CitiPR halkla ilişkiler alanındaki faaliyetleriyle Türkiye’de organizasyon, reklam ve danışmanlık alanında TSE tarafından denetime tabi olmuş ve bu üç alanda TSE Belgesi almaya hak kazanmış ilk ajanstır.  Ayrıca gururla belirtmeliyim ki 1972 yılında kurulmuş olan meslek birliğimizin çatısı altında TUHİD’in bir üyesi olarak faaliyetlerimize devam ediyoruz. Bunları yazarak başlamak istedim. Yaşadığımız afette standartlar, denetim mekanizması konularının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük değil mi? Standartlar olmalı, denetlenmeli ve hiçbir koşulda ödün verilmemeli.

İletişim sadece güneşli günlerin değil tersine esen rüzgarların, fırtınalı zamanlarının en değerli aracıdır, konusudur.  En çok ihtiyaç duyulandır. Çünkü canlının olduğu her yerde iletişim temeldir, esastır, taşıyıcıdır, düzeltir, geliştirir, iyileştirir. Elbette doğru kurulan iletişim bunu sağlar. En zor anlarda bir sıcak gülümseme, beden diliyle kurulan pozitif iletişimin en büyük kırıntısı olur. Hem ‘’kırıntı’’ hem de ‘’büyük’’ kelimelerinin tezatıyla ifade etmeye çalıştım çünkü iletişimin gücü bazen minik bir harekette büyük bir değişimde saklı olur.

 Yaşamın sürdürülebilirliği, hayatın eksilmeden akması, canlıların kaliteli yaşaması, kaynakların korunması, nesillere sağlıklı aktarılması, eksilmemesi ancak gelişmiş akıl ve bu bilinçle oluşan toplumlarla ve gelecek nesillerle sağlanabilir. Kalbimizi bir gecede Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Adana, Osmaniye illerimize taşıyan bu büyük afetle, biz milletçe kenetlenmeyi bir kez daha yaşadık. Yaşıyoruz…

İyi günde ve kötü günde, kutsal meslekleri icra edenler gibi, biz iletişim profesyonelleri de ülkemize, milletimize, bütünün yararına üretmeye çalışırken ilkelerimizden vazgeçmeden, değerlerimizi koruyarak ve zor şartlarda dahi ödün vermediğimiz ilkelerimizle üretmeye devam edeceğiz.

 TUHİD üyelerinden biri olarak hazırlanması konusunda destek vermeye çalıştığım, özellikle iletişimciler ve markalara yönelik hazırlanan içeriği kendi bloğuma da sizler, beni takip eden öğrencilerim ve meslektaşlarım için taşımak istedim.  Geçecek diyebilmek için yaraları sarmak lazım, harekete geçmek lazım. En yakınımızdan başlayarak…


Türkiye Halkla İlişkiler Derneği’nden Afet/Kriz Yönetimi’nde atılacak adım önerileri:

·       Yaşanılan afetler ile ilgili en doğru bilgiye ulaşmak için resmi kaynaklar takip edilmeli.

·       Sakin olunmalı, araştırarak ve teyit ederek aksiyona geçilmeli.

·       Bilinmeyen kanallardan gelebilecek bilgiler ve sosyal medyada oluşabilecek dezenformasyon içerikli paylaşımlar itibar ederek ani faaliyet ve paylaşımlardan kaçınılmalı.

·       Öncelikle her kurum kendi içinde afet ile ilgili sorunu, mağduriyeti olanlarla ilgili araştırma yapmalı ve çözüm arayışına girmeli.

·       Afet bölgesinde üretim, barınma vb. gibi konularda bağı olan markalar için en sağlıklı bilgiye ulaşılacak kanalları tespit ettikten sonra bölge için seferber olunması yönünde harekete geçilmeli.

·       Markalar, ürünleri arasında afet ihtiyaçlarına uygun olabilecek ürünlerin tespiti, lojistiği ve nakliyesi konusunda planlama yapmalı, toplanma yerleri, ulaşım kanalları ve araçlarını araştırmalı.

·       Resmi kanalların açıklamalarının ardından yine resmi kanalların kontrolünde karmaşaya neden olmayacak ve ihtiyaca uygun olabilecek dağıtım ağına uyulmalı.

·       Medya ve halkla ilişkilerin etkin kullanılması adına, medya kuruluşlarının gündem dışı konularla meşgul edilmemesi, afet bölgesine ve bilgiye ulaşılması konusunda basına yardım edilmesi konusunda birlikte çözüm üretilmeli.

·       Gerek yazılı basın gerekse sosyal medya kanallarından basın ya da iletişim kanallarına gündemden farklı bir konuda bülten, içerik servis edilmemesi konusunda hassasiyet gösterilmeli.

·       Markalar adına bağış, ilan ve taziyeler konusunda reklam ve öne çıkma refleksi taşımadan duyarlı iletişim yapılmalı.






19 Ocak 2023 Perşembe

Umutla kol kola gelen yıl, 2023…

Yeni bir yıl ticari anlamda da son çeyreği geride bırakıp ilk çeyreğe, yani hedeflerin tutturulması için kolları sıvayıp harekete geçmek demek. Hedefler belirlendi, bütçeler çoktan planlandı ve 2023 başladı. Markalar yolculuklarında başarılar elde etti, rakipleri geride bıraktı. Yeni hedeflere koşarken maalesef ezilenler ve yok olanlar da, yol kenarlarında, arkalarda kalanlar ya da kazançlı zemin değişikliği yapanlar da oldu. Olumsuz değişiklikler kulağa hemen kötü bir şey gibi gelmedi değil mi?  Bir arkadaşımın paylaşımında rastlayınca yazıma hem alıntıyı hem de kendi yorumumu taşımaya karar verdim. Concorde sendromu, bir şeyin zararlı olduğunu bildiğin halde çok emek harcadığın için vazgeçememektir. Oysa Dostoyevski’nin dediği gibi, yanlış trene binildiğinde ilk istasyonda inmeye çalışmak gerek. ‘Çünkü yanlış yönde mesafe ne kadar artarsa, dönüş maliyeti de o kadar artar.’ Herkes her zaman her işi yapamaz. Zorunda da değildir. Bu, kişiler için olduğu kadar markalar için de böyledir. Doğru ürün, hizmet varlığını yarara dönüştürerek devam edemiyorsa zorlamamak lazım. O ürün ya da hizmet için uygun olmayan iş, belki de başka bir hizmet ya da ürün için yaratılmıştır. Aynı şey yönetici ve liderler için de gerekli. Nereden mi anlıyoruz? Hem yeni dünyaya hem de kendi toplumlarına yetemiyorlar çünkü.

 

Dünya liderlerinin gücünün sorgulandığı bir zamandan geçiyoruz. Henry Kissinger Wall Street Journal’in tecrübeli yazarlarından Walter Russell Mead’a verdiği röportajda dünyanın tam da büyük liderlere en çok ihtiyacı olduğu zamanda var olan bazı liderlerin nitelik açısından yeterli olmadığını, çağa uygun liderlik anlayışının eskisinden de az kişide bulunduğunu vurgulamış. Financial Times’daki yazısında Simon Kuper dünyanın tanıdığı liderlerin akademisyenlerin çocukları olduğunu vurgulamış.*  Akademisyen ailelerin yetiştirdiği liderler, fikirlerin ciddiye alındığı evlerde büyümüşler. Özellikle akademisyen ailelerin yetiştirdiği erkek çocuklar, entelektüel açıdan aşırı güvenle büyüyormuş. Çocuklar, anne babasının bile anlayabildiği fikirlerin o kadar da zor olmayacağını düşünüyorlarmış. Küçük ve renksiz üniversite kentlerinde büyüyen profesör çocukları, dış dünyayı etkilemeye özenen dünya liderleri ve aileleri sayesinde entelektüelliği halka yayan kişiler olduklarını belirtiyorlar. Malcolm Gladwell, Nate Silver, Noam Chomsky, Ken Burns ve Obama ve Blair. Emmanuel Macron, Binyamin Netanyahu, Justin Trudeau, Pete Buttigieg, Kanye West, Sam Bankman-Fried, Volodimir Zelenski… gibi.

 

Biliyoruz ki çoğunun babası profesör. Yetiştikleri aileler ve sosyal çevreleri malum, sözleri dinlenmiş, görüşlerine değer verilen ortamlarda büyümüşler. Akademik olarak eksiksizler ama dünyanın geldiği noktada, yönetmek kolay değil, yarışmak da eskisinden çok daha fazla ekip işi. 

 

Ya umutla kol kola ya da umudun önünden koşarak…

 

Liderlikle ilgili pek çok tanım ve söz var. Çoğu da liderler tarafından söylenmiş. Benim en çok sevdiğim ise Bill Gates tarafından söylenen "Önümüzdeki yüzyıla baktığımızda, liderler başkalarını güçlendiren kişiler olacak." sözü…

Ben bu sözden şunu anlıyorum: ‘’Bencillik değil paylaşımcılık ve çok seslilik daha çok devreye girecek. Yani lider elindeki gücü paylaşırken aynı zamanda görüş alacak ve birlikte güçlenecek ve elde ettiği gücü de paylaşacak. Daha demokratik ve eşitlikçi güç dengesi ve liderlik zemini, yeni liderler yetiştirecek. Ancak başkalarını da güçlendirirse lider, güçlü sayılacak ve başarılı olacak. “Liderlik bir pozisyon değil, bir eylemdir” diyen Donald McGannon’a katılıyorum. Tüm sözler söylenmiş, her yol denenmiş gibi görünse de ‘her dem yeniden doğan dünya, bizden kim usana’ derken yeni liderlerini bekliyor adeta…

 

 

 *Oksijen Gazetesi 30 Aralık-05 Ocak 

Yönetimin en değerli fonksiyonlarından biri "İLETİŞİM"

Yönetim biliminin en önemli fonksiyonlarından biri ürün ya da hizmetlerinizin hangi marka altında olursa olsun dış dünyayla ve iç müşteriler...