29 Nisan 2020 Çarşamba

PANDEMİNİN İLK DERSİ ‘’DEĞİŞİM YÖNETİMİ’’





Korona herkesi kendi hayatının lideri olmaya zorladı. Değişim yönetimi, dayanıklılık, kendini uyarlama kapasitesi en başta kendi hayatının lideri olmayı başarabilen herkesi hızlandırdı. Liderlik kendi hayatımızın sorumluluklarını alabilme ve potansiyelimizi ortaya çıkarıp kullanabilmektir. Bu açıdan baktığımızda her birimizin başa çıkmakla sorumlu olduğu ortak bir sorun ve gelecek bizleri bekliyor. Bilinmezlikleriyle kaos ve öngördüklerimizle kriz olarak içinde yaşamaya başladığımız bu yeni dönemde plan yapmak da çok kolay değil. Birlik olmak ve fikir ayrılıklarını da anlamaya çalışmak belki bu dönemi daha kolay atlatabilmenin bir yolu olacak.

21. yüzyılın imkan ve kabiliyetleri ile düşünüldüğünde, bu denli etkili olan küresel salgın önümüzdeki birkaç yılda tüm büyük güçleri ekonomik sorunlar ve yıpranmış olan ülke itibarlarını onarmayla uğraşmaya zorlayacak. Korona en güçlü bildiğimiz ülkeleri ve beraberinde liderlerini de hazırlıksız yakaladı. Devletlerin güçleriyle orantılı olarak küresel salgınla mücadelesinde de farklılıklar var. Başta sağlık boyutu olmak üzere sosyal ve ekonomik etkileri ile tarihe geçecek ve düzeni değiştirecek bir dönem yaşıyoruz. Avrupa küresel salgının merkezi haline geldi. Ulusal sınırların güvenliği konusu virüsle başka bir boyut kazanarak dünyanın gündemine oturacak. Dönemin bilinmeyenleri çok ancak öngörebildiklerimiz de var. Kayıplar ülkelerin zafiyetlerini tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarmaya hala devam ediyor. Halkların hükümetler, sağlık kurumları, şirketler ve iş dünyası ile ilgili algısı yeniden şekillenecek.

Bağışıklık pasaportu olmayan ülkelerarası seyahat edemeyecek deniliyor. Tüm bunlar en sık duyduğumuz  “Artık birçok şey eskisi gibi olmayacak” cümlesinin altını doldurur nitelikte.

İletişimde Covid -19 Etkisi
Elbette önce insan gelir. Biz bunu unutmuş muyduk acaba?  Önce hayatta kalmak ve sağlıklı olmak her canlı için ilk sıradadır. Markalarsa ürettikleri ürün ve hizmetlerle insan yaşamının sürmesine yardımcı olan sistemin parçalarıdır.
Bilinmezlikleriyle bir kaos ve az bilinirlikleriyle de böyle bir kriz durumunda ve önümüzdeki dönemde markalar ne yapacak? Yarın hayat normale dönse işletmeler çalışanlarıyla kaldıkları yerden hemen başlamaya hazır mı? Birlikte öngörülenlere bakalım mı? Gusta Research’un hazırladığı başarılı bir çalışmadan ‘İletişimde Covid -19 Etkisi’ araştırmasından seçtiğim bazı öngörülere göre;



  1. Dijitalleşmeyen marka ve kurumlar işin dışında kalacak.
  2. Serbest çalışma oranı hızla artacak ve şirketlerdeki organizasyon şemasına ‘evden çalışan’ personel dahil olacak.
  3. Planlamalar daha kısa dönemler için yapılacak.
  4. Çalışanların performans ölçümleme yöntemleri değişecek.
  5. Çalışma rutinlerimiz değişecek.
  6. Evlerdeki mimariye ‘çalışma odası’ eklenecek.
  7. Her marka ve her kurum şeffaflığını kanıtlamak durumunda kalacak. Şeffaflık göstergelerini ortaya koyacak dijital kanıt yöntemleri geliştiriliyor.
  8. Online eğitim hızla yaygınlaşacak. Kültür merkezlerinde, kütüphanelerde, havalimanlarında, alışveriş merkezlerinde online eğitimler ve online sınavlar için kullanılmak üzere bireysel alanlar oluşturulacak.
  9. Para için değil dünya için ve yaşanabilir bir dünyaya katkı sağlamak için çalışılacak.
  10. ‘Tüketici' varlık nedenimizin ‘destekçisi’ olarak tanımlanacak.
  11. Organik gıdaya yönelim hızla artacak.
  12. Evde tarım yöntemleri çoğalacak.
  13. 3D yazıcılarla gıda üretilecek.
  14. Sözleşmeler ve sigorta kapsamları değişecek.
  15. Yeniden SWOT analizi yapılacak. Dünkü güçlü yanlarımız bugün hala aynı güçte olmayabilir. Dünkü zayıf yanlarımız da bu süreçte çok değişti ve belki de başka zayıf yanlarımız var artık....
  16. Artık eskisinden daha fazla sosyal sorumluluk, değer vizyonu, doğaya, gezegene saygı ve çalışanlarımızı korumak üzerine yoğunlaşıp yeni stratejiler belirleyeceğiz.


Yani değişimi biz yöneteceğiz! Yeniden ‘önce insan’ diyeceğiz...

Derya Aslan
CitiPR Genel Koordinatörü
Beykoz Üniversitesi MYO Öğretim Görevlisi






2 Nisan 2020 Perşembe

İletişimde “önce insan” dönemi...




Koronavirüsle mücadelenin yoğun bir şekilde devam ettiği bugünlerde markaların iletişim stratejilerinin de değişmesi gerekiyor. Beykoz Üniversitesi MYO Öğretim Görevlisi ve CitiPR Genel Koordinatörü Derya Aslan, “önce insan” stratejisiyle hareket edilmesi gerektiğini söylüyor. Aslan, “Bu dönemde kısa vadeli planlar yapılmalı. Bu sıkıntılı günler, tam da sosyal sorumluluk zamanı… İletişimciler; desteğe ihtiyacı olanlar için çözüm üretebilmeli ve bunları çalıştıkları markalara önererek yeni bir iletişim planı oluşturmalılar” diye konuşuyor.


Dünya, koronavirüsle mücadelesini sürdürüyor. İnsanlık bu savaşı er ya da geç kazanacak ama dünyada birçok şey değişecek ve sorgulanacak. Peki bu dönem ve sonrasında iletişim dünyasının kodları nasıl değişecek?  Markalar bu zor günlerde nasıl bir strateji izlemeliler?
Beykoz Üniversitesi MYO Öğretim Görevlisi ve CitiPR Genel Koordinatörü Derya Aslan, bu dönemde “önce insan” stratejisiyle hareket edilmesi gerektiğini belirterek sözlerine başlıyor. “Markalar ürettikleri ürün ve hizmetlerle insanın yaşamını sürdürmesine yardımcı olan sistemin parçalarıdır” diyen Aslan, “Ani gelişen ve normale dönme süresi ne kadar olacağı bilinmeyen bu durumda markalar ve iletişimciler; öncelikle çalışanlar dahil tüm paydaşlarıyla iletişim halinde kalabilmeli. Bu ilk şart” diyor.

“Halkla ilişkiler önce insanı korur”
Halkla ilişkiler alanının “önce insan” diyerek yola çıkan bir disipline sahip olduğunu vurgulayan Aslan, şu değerlendirmeyi yapıyor: “Halkla ilişkiler ürün ve hizmetlerin insana uygunluğunu ve neden uygun olduğunu anlatır. Bu anlatımın her aşamasında etik kurallar vardır. İşte bu yüzden Halkla İlişkiler önce insanı korur. Elbette bu tanıma uygun olmayan örnekler pek çoktur. Ama kuram bunu söyler. Bu etik de sektörün omurgasıdır aslında. Gün geçtikçe buna bazen değil, her zaman uygun davrananlar ayakta kalabilecek. Sistem bunu kendi doğal eleme yöntemiyle başaracak. Kural belli; artık daha fazla “önce insan” diyeceğiz hepimiz...”


“Geleceği değil haftayı planlamak önemli”
Koronavirüs ile mücadelenin devam ettiği bugünlerde Halkla İlişkiler’in de teknolojinin olanaklarından yararlanarak, “izole” ortamlarda rahatlıkla hizmet verebileceğini söyleyen Aslan, “Bu dönemde uzun vadeli planlar yapmak yerine kısa vadeli iletişim planları yapılması gerekiyor. Öncelikle önümüzdeki haftayı planlamak önemli. Her marka için bu döneme ilişkin bir iletişim planı yapılması da şart. Markaların iç iletişimine yönelik çözümler sunulmalı. Bu sıkıntılı günlerin tam da sosyal sorumluluk zamanı olduğunu düşünüyorum. İletişimciler; yaşlılar, çocuklar, toplumun her kesiminden desteğe ihtiyacı olanlar için çözüm üretebilmeli ve bunları çalıştıkları markalara önererek yeni bir iletişim planı oluşturmalılar.”

Zihniyet değişimi şart!
Yalnızca markaların değil tüm dünya düzeninin “önce insan” anlayışına göre dizayn edilmesi gerektiğini vurgulayan İletişimci Derya Aslan, bunun çok da kolay olmadığını ise şu sözlerle özetliyor: “Önümüzdeki yıllar bize şu an üzerinde çalışılan her şeyi unutturan bu kaotik kriz sayesinde konuşulacakları ve yeniden dizayn edilmesi gerekenleri, kapitalizmin saat gibi işlemesinin ihtiyacı olduğunda dünyayı kurtarmayacağını da anlatıyor. Merkezine insanın oturtulduğu ve sistemlerin buna göre şekillendirildiği düzene geçmek için zihniyetlerin de değişime geçmesi gerekiyor ve yönetimlerin işleyişin her kademesine göre şekil alması zaman alacak.”

Korona döneminde iletişimciler neler yapmalı?
  • Çalışanlar dahil tüm paydaşlarla düzenli iletişimi sağlamalı ve sürdürmeli. İletişim kesilmemeli.
  • Teknolojinin sağladığı imkanlarla dijital ortamda kurulan çalışma düzeninin tüm olanaklarından faydalanılmalı.
  • Uzun vadeden önce kısa vadeli plan yapılmalı. Örneğin önümüzdeki hafta planlanmalı...
  • Markaların iç iletişimine yönelik çözümler sunulmalı ve içerikler geliştirilmeli.
  • Her marka için bu döneme ait yeni bir iletişim planı oluşturulmalı. Planda çözümün bir parçası olabilmek de yer almalı.
  •  Markaların bir sorumluluğu da duyarlı olmak ve bütünün yararına davranabilmek. Şimdi tam da sosyal sorumluluk zamanı. Markanın çözümün bir parçası olabileceği, sürece katkı sağlayabileceği alanları keşfedilmeli. Ve bu döneme ait projeler geliştirilmeli. Bunun parçası olmak çalışanların da kurumlarına bağlılığını artıracaktır.
  • Sosyal medyayı sorumluluk bilinciyle kullanmalı ve bu konuda tüm markaları dikkatle takip etmeli.
  • Basın, düşüncenin sadece açıklanması yönünden değil, düşüncenin oluşturulması yönünden de önemli bir araçtır. Açıklanan düşüncelerin etkisiyle toplumda yeni düşüncelerin yaratılmasına katkı da sağlar. Dolayısıyla zincirin halkaları olarak her bir taraf insanlığın ve bütünün yararına olacak şekilde düşünüp davranma sorumluluğunda olmalı. Bu anlamda birlik içinde olmak bu dönemin yapılacakları arasında olmalı.
  • Sektör olarak da dayanışma içinde olunmalı. Tüm bunları yaparken faydacı, olumsuzlukları fırsata çeviren yani çıkarcı planlar yapılmamalı.
  •  ‘Önce İnsan’ diyerek yola devam edilebilmeli… Hızlı gitmek istersek tek başına, daha uzağa gitmek istersek hep birlikte yol almalıyız...


Koronalı günlerde iletişimin kodları değişiyor




Daha Mart ayının başında  kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poors (S&P), Koronavirüs (Covid-19) salgınının küresel ekonomiye etkileri konusunda yaptığı değerlendirmelerde bu yıl birçok ülkenin resesyona gireceği ya da resesyona çok yakın bir büyüme göstereceğini öngördüğünü açıkladı. Önümüzdeki yıllarda tüm büyük güçler ekonomik sorunlar ve yıpranmış olan ülke itibarlarının onarılmasıyla uğraşacaklar. Koronavirüs en güçlü bildiğimiz ülkeleri bile hazırlıksız yakaladı. Başta sağlık boyutu olmak üzere sosyal ve ekonomik etkileri ile tarihe geçecek ve düzeni değiştirecek bir dönem yaşıyoruz. Görünen o ki artık birçok şey eskisi gibi olamayacak. Tarih bu defa bizi yazıyor. Bu durumun bilinmeyenleri çok, ancak öngörülerimiz de var. Kayıplar ülkelerin zafiyetlerini tüm çıplaklığıyla ortaya çıkartmaya devam edecek. Halkların hükümetler, sağlık kurumları, şirketler ve iş dünyası ile ilgili algısı yeniden şekillenecek. Barack Obama ABD Başkanı iken Beyaz Saray’da Ulusal Güvenlik Birimi’ne bağlı olarak çalışmakta olan ve halk sağlığının ulusal güvenlik ile bağlantılarını bilen değerli bilim insanlarından oluşan bir  Salgınla Mücadele Timi (Pandemic Response Team) bulunuyordu. ABD Başkanı Donald Trump, Obama iktidarının kurduğu bu ekibi kendisi başa gelince dağıttı. Bu durumu bir gazeteci kendisine sorunca cevap veremedi. Kendi de cevabını sadece egosunda bulacağı bu davranışını sorguladı mı acaba?

İletişim dünyasının küresel kriz mi yoksa kaos mu diye tartıştığı ve dünyanın savaştığı koronavirüs gerçeği ile markalar nasıl mücadele edecek? Gerçek bir savaş var ve silah gözle görülmeyen bir virüs.
Elbette önce insan gelir. Bunu unutmuş muyduk acaba?  Önce hayatta kalmak ve sağlıklı olmak her canlı için ilk sıradadır. Markalar ise ürettikleri ürün ve hizmetlerle insanın yaşamını sürdürmesine yardımcı olan sistemin parçalarıdır.

Bugün iletişim dünyası yaşanan beklenmedik, ani gelişen ve insanlığın müdahale etmekte zorlandığı durumun kriz mi kaos mu olduğunu tartışıyor. İki durumda yapılacaklar farklı çünkü.  Kaos evrenin düzene girmeden önce içinde bulunduğu, biçimden ve düzenden yoksun, uyumsuz ve karmakarışık olan durumu olarak açıklanıyor. Kriz ise bir organda birdenbire bir fizyolojik değişiklik olması diye...

Ardından krizleri de getireceğini öngörerek kriz ve kaos iç içe geçmiş diyemez miyiz bu duruma?  Ya da art arda geleceğini beklemek mantıklı değil mi? Şu an en büyük insan kaybının olduğu ülkelerden biri olan İtalya’da döneminin en büyük Peyzaj Ressamı Leonardo Da Vinci’nin görsel çözümleme tekniklerinden biri olan Sfumato Tekniği’ndeki gibi düşünürsek eğer, hayatta belirsizlik ve paradokslar da vardır. Hiçbir şey kesin çizgilerle net bir şekilde birbirinden ayrılmaz, her şey birbiriyle  geçiş içindedir. Bilinmezlikler de vardır yaşamda ve bazı olaylar bazen bazı şeyleri bizim hayal gücümüze bırakır.
Bilinmezlikleriyle bir kaos ve az bilinirlikleriyle de böyle bir kriz durumunda markalar ne yapacak? Ani gelişen ve normale dönme süresi ne kadar olacağı bilinmeyen bu durumda öncelikle çalışanlar dahil tüm paydaşlar iletişim halinde kalabilmeli, bu ilk şart. Bunun için de teknoloji elimizin altında hazır. Gelecek planları uzun vadeden  önce kısa vadede olmalı. Yaşamış olduğumuz bu durum önce insan dedirten bir savaş. Aslında Halkla İlişkiler de önce insan diyerek yola çıkan bir disipline sahip. Değerleri de bunu söyler. Yakın çalıştığı basın sektörünün de ilkeleri önce insanı korur ve etik ilkeleri  buna yöneliktir. Halkla İlişkiler ürün ve hizmetlerin insana uygunluğunu ve neden uygun olduğunu anlatır. Bu anlatımın her aşamasında etik kurallar vardır. İşte bu yüzden Halkla İlişkiler önce insanı korur. Elbette bu tanıma uygun olmayan örnekler pek çoktur. Ama kuram bunu söyler. Bu etik de sektörün omurgasıdır aslında. Gün geçtikçe buna bazen değil, her zaman uygun davrananlar ayakta kalabilecek. Sistem bunu kendi doğal eleme yöntemiyle başaracak. Kural belli artık daha fazla “önce insan” diyeceğiz hepimiz...




Pratikte bizler ofis dışında çalışmaya alışık bir meslek grubu bireyleriyiz. Bir otelin balo salonundan, bir fuarın karşılama bankosundan, bir spor sahası ortamından basın bülteni yazıp gönderdiğimiz olduğu gibi şehirlerarası yolculuk esnasında da acil durumlarda müdahale edebilme ve iletişim zinciri kurup sonuca ulaşma yeteneklerini geliştirmiş kişiler olduğumuzu düşünüyorum. Yolculuk, toplantı vb. gibi farklı şeylere konsantre olmuşken basından gelen bir telefon, acil yanıt alınması ya da öğle haberine yetişmesi gereken bir basın bülteni yazılması gibi konuları düşününce ev ortamında düzen kurmak ve online yapılan toplantılar bizim için zor olmayacaktır.  Dolayısıyla evden çalışmak zor, gürültülü ortamlarda çalışmaya göre daha kolay bizim için.
Bu dönemde iletişimciler neler yapmalı?
  • Çalışanlar dahil tüm paydaşlarla düzenli iletişimi sağlamalı ve sürdürmeli. İletişim kesilmemeli.
  • Teknolojinin sağladığı imkanlarla dijital ortamda kurulan çalışma düzeninin tüm olanaklarından faydalanılmalı.
  • Uzun vadeden önce kısa vadeli plan yapılmalı. Örneğin önümüzdeki hafta planlanmalı...
  • Markaların iç iletişimine yönelik çözümler sunulmalı ve içerikler geliştirilmeli.
  • Her marka için bu döneme ait yeni bir iletişim planı oluşturulmalı. Planda çözümün bir parçası olabilmek de yer almalı.
  • Markaların bir sorumluluğu da duyarlı olmak ve bütünün yararına davranabilmek. Şimdi tam da sosyal sorumluluk zamanı. Markanın çözümün bir parçası olabileceği, sürece katkı sağlayabileceği alanları keşfedilmeli. Ve bu döneme ait projeler geliştirilmeli. Bunun parçası olmak çalışanların da kurumlarına bağlılığını artıracaktır.
  • Sosyal medyayı sorumluluk bilinciyle kullanmalı ve bu konuda tüm markaları dikkatle takip etmeli.
  • Basın, düşüncenin sadece açıklanması yönünden değil, düşüncenin oluşturulması yönünden de önemli bir araçtır. Açıklanan düşüncelerin etkisiyle toplumda yeni düşüncelerin yaratılmasına katkı da sağlar. Dolayısıyla zincirin halkaları olarak her bir taraf insanlığın ve bütünün yararına olacak şekilde düşünüp davranma sorumluluğunda olmalı. Bu anlamda birlik içinde olmak bu dönemin yapılacakları arasında olmalı.
  •    Sektör olarak da dayanışma içinde olunmalı. Tüm bunları yaparken faydacı, olumsuzlukları fırsata çeviren yani çıkarcı planlar yapılmamalı.
  •   ‘Önce İnsan’ diyerek yola devam edilebilmeli… Hızlı gitmek istersek tek başına, daha uzağa gitmek istersek hep birlikte yol almalıyız...


Önümüzdeki yıllar bize şu an üzerinde çalışılan her şeyi unutturan bu kaotik kriz sayesinde konuşulacakları ve yeniden dizayn edilmesi gerekenleri, kapitalizmin saat gibi işlemesinin ihtiyacı olduğunda dünyayı kurtarmayacağını da anlatıyor. Merkezine insanın oturtulduğu ve sistemlerin buna göre şekillendirildiği düzene geçmek için zihniyetlerin de değişime geçmesi gerekiyor ve yönetimlerin işleyişin her kademesine  göre şekil alması zaman alacak.

Yönetimin en değerli fonksiyonlarından biri "İLETİŞİM"

Yönetim biliminin en önemli fonksiyonlarından biri ürün ya da hizmetlerinizin hangi marka altında olursa olsun dış dünyayla ve iç müşteriler...