Koronavirüsle
mücadelenin yoğun bir şekilde devam ettiği bugünlerde markaların iletişim stratejilerinin
de değişmesi gerekiyor. Beykoz
Üniversitesi MYO Öğretim Görevlisi ve CitiPR Genel Koordinatörü Derya Aslan,
“önce insan” stratejisiyle hareket edilmesi gerektiğini söylüyor. Aslan, “Bu dönemde kısa vadeli
planlar yapılmalı. Bu sıkıntılı günler, tam da sosyal sorumluluk zamanı… İletişimciler;
desteğe ihtiyacı olanlar için çözüm üretebilmeli ve bunları çalıştıkları
markalara önererek yeni bir iletişim planı oluşturmalılar” diye konuşuyor.
Dünya,
koronavirüsle mücadelesini sürdürüyor. İnsanlık bu savaşı er ya da geç
kazanacak ama dünyada birçok şey değişecek ve sorgulanacak. Peki bu dönem ve
sonrasında iletişim dünyasının kodları nasıl değişecek? Markalar bu zor günlerde nasıl bir strateji
izlemeliler?
Beykoz
Üniversitesi MYO Öğretim Görevlisi ve CitiPR Genel Koordinatörü Derya Aslan, bu
dönemde “önce insan” stratejisiyle hareket edilmesi gerektiğini belirterek
sözlerine başlıyor. “Markalar
ürettikleri ürün ve hizmetlerle insanın yaşamını sürdürmesine yardımcı olan
sistemin parçalarıdır” diyen Aslan, “Ani gelişen ve normale dönme süresi ne kadar olacağı
bilinmeyen bu durumda markalar ve iletişimciler; öncelikle çalışanlar dahil tüm
paydaşlarıyla iletişim halinde kalabilmeli. Bu ilk şart” diyor.
“Halkla ilişkiler önce
insanı korur”
Halkla ilişkiler alanının “önce insan” diyerek yola çıkan bir disipline
sahip olduğunu vurgulayan Aslan, şu değerlendirmeyi yapıyor: “Halkla ilişkiler
ürün ve hizmetlerin insana uygunluğunu ve neden uygun olduğunu anlatır. Bu anlatımın
her aşamasında etik kurallar vardır. İşte bu yüzden Halkla İlişkiler önce
insanı korur. Elbette bu tanıma uygun olmayan örnekler pek çoktur. Ama kuram
bunu söyler. Bu etik de sektörün omurgasıdır aslında. Gün geçtikçe buna bazen
değil, her zaman uygun davrananlar ayakta kalabilecek. Sistem bunu kendi doğal
eleme yöntemiyle başaracak. Kural belli; artık daha fazla “önce insan” diyeceğiz
hepimiz...”
“Geleceği değil
haftayı planlamak önemli”
Koronavirüs ile mücadelenin devam ettiği bugünlerde Halkla İlişkiler’in
de teknolojinin olanaklarından yararlanarak, “izole” ortamlarda rahatlıkla
hizmet verebileceğini söyleyen Aslan, “Bu dönemde uzun vadeli planlar yapmak
yerine kısa vadeli iletişim planları yapılması gerekiyor. Öncelikle önümüzdeki
haftayı planlamak önemli. Her marka için bu döneme ilişkin bir iletişim planı
yapılması da şart. Markaların iç iletişimine yönelik çözümler sunulmalı. Bu
sıkıntılı günlerin tam da sosyal sorumluluk zamanı olduğunu düşünüyorum. İletişimciler;
yaşlılar, çocuklar, toplumun her kesiminden desteğe ihtiyacı olanlar için çözüm
üretebilmeli ve bunları çalıştıkları markalara önererek yeni bir iletişim planı
oluşturmalılar.”
Zihniyet değişimi
şart!
Yalnızca markaların değil tüm dünya düzeninin “önce insan” anlayışına
göre dizayn edilmesi gerektiğini vurgulayan İletişimci Derya Aslan, bunun çok
da kolay olmadığını ise şu sözlerle özetliyor: “Önümüzdeki yıllar bize şu an
üzerinde çalışılan her şeyi unutturan bu kaotik kriz sayesinde konuşulacakları
ve yeniden dizayn edilmesi gerekenleri, kapitalizmin saat gibi işlemesinin ihtiyacı
olduğunda dünyayı kurtarmayacağını da anlatıyor. Merkezine insanın oturtulduğu
ve sistemlerin buna göre şekillendirildiği düzene geçmek için zihniyetlerin de
değişime geçmesi gerekiyor ve yönetimlerin işleyişin
her kademesine göre şekil alması zaman alacak.”
Korona döneminde
iletişimciler neler yapmalı?
- Çalışanlar dahil tüm paydaşlarla düzenli iletişimi sağlamalı ve sürdürmeli. İletişim kesilmemeli.
- Teknolojinin sağladığı imkanlarla dijital ortamda kurulan çalışma düzeninin tüm olanaklarından faydalanılmalı.
- Uzun vadeden önce kısa vadeli plan yapılmalı. Örneğin önümüzdeki hafta planlanmalı...
- Markaların iç iletişimine yönelik çözümler sunulmalı ve içerikler geliştirilmeli.
- Her marka için bu döneme ait yeni bir iletişim planı oluşturulmalı. Planda çözümün bir parçası olabilmek de yer almalı.
- Markaların bir sorumluluğu da duyarlı olmak ve bütünün yararına davranabilmek. Şimdi tam da sosyal sorumluluk zamanı. Markanın çözümün bir parçası olabileceği, sürece katkı sağlayabileceği alanları keşfedilmeli. Ve bu döneme ait projeler geliştirilmeli. Bunun parçası olmak çalışanların da kurumlarına bağlılığını artıracaktır.
- Sosyal medyayı sorumluluk bilinciyle kullanmalı ve bu konuda tüm markaları dikkatle takip etmeli.
- Basın, düşüncenin sadece açıklanması yönünden değil, düşüncenin oluşturulması yönünden de önemli bir araçtır. Açıklanan düşüncelerin etkisiyle toplumda yeni düşüncelerin yaratılmasına katkı da sağlar. Dolayısıyla zincirin halkaları olarak her bir taraf insanlığın ve bütünün yararına olacak şekilde düşünüp davranma sorumluluğunda olmalı. Bu anlamda birlik içinde olmak bu dönemin yapılacakları arasında olmalı.
- Sektör olarak da dayanışma içinde olunmalı. Tüm bunları yaparken faydacı, olumsuzlukları fırsata çeviren yani çıkarcı planlar yapılmamalı.
- ‘Önce İnsan’ diyerek yola devam edilebilmeli… Hızlı gitmek istersek tek başına, daha uzağa gitmek istersek hep birlikte yol almalıyız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder