Birkaç
yıl öncesine kadar markalaşmanın sadece isim, logo ve patent almak gibi bir süreç
olduğu algılanabiliyordu. Bugün marka olabilmenin sadece bunlardan ibaret
olmadığının iyi bilindiği bir dönem yaşıyoruz.
Bu önemli bilgi artık kobiler ve daha küçük işletmelerin yöneticileri
tarafından da gayet iyi biliniyor. Bu sonuca inanmak ve gözlemlemek için fazla uzağa gitmeye gerek yok.
Alın telefonunuzu elinize ve sosyal medyada insanları izleyin. Bireysel olarak bile
marka olmayı başarabilmiş yeni dünya insanı diğerlerinin duygularını anlayarak onlara
erişebildiğinde ve bir hikayesi olduğunda ‘’sürekli takipçi’’ sayısının arttığını
da keşfetmiş durumda. Hatta bunun için sistemli çalışıyor ve sürekli stratejiler
geliştiriyorlar. Profesyonel ekipler de çalışabiliyor bazıları için.
Biz bu yazıda konuya ülke ekonomisine de
doğrudan katkı sağlayan, tüm üretenler ve onların markaları düzeyinde bakmaya
çalışalım. Çünkü markalaşmak ülke ekonomisi için de hayati önem arz ediyor.
Ürettiğiniz hizmet ve ürünleri ortaya net bir biçimde koyabilmeniz,
anlatabilmeniz, satabilmeniz sizin katma değer yaratabilmenize ve bu da, ülke ekonomisine ihracat artışı olarak da katkıda
bulunabilmenize yardımcı oluyor.
Bu
anlamda bilimsel gelişmelerin zihinlerde de kabul gördüğü ve yerini aldığı
gerçeğine rağmen ülkemizde neden hala büyüme stratejisi olmadan yönetilen, gelecek
planı profesyonelce tasarlanmadan gelişip büyümeye çalışan ve bundan dolayı da birbirinin
aynı olan ya da yeterince farklılaşamadan üreten işletmeler mevcut ? Üstelik sayılarında
da eksilme olmuyor? Olsa duyacağız,
gururlanacağız...
Hatta çoğu zaman marka olma şansını yakalayacakken kaybettiğini
görüyoruz bazılarının. Bir kriter olarak dünya ekonomisini baz alırsak, bugün
hala dünya markası olabilmeyi başaran ve akla gelen sadece birkaç Türk markası
var. Aslında önemli bir neden özellikle hizmet sektörünün karşıladığı özellikle
de markalaşma süreciyle ilgili işleri, ürettiği değerleri biz kendimiz el
yordamıyla yapalım, kendi içimizde rakiplerden kopyalayarak çözelim yaklaşımıdır.
Bilimsel
dayanağı olmayan, strateji oluşturmadan geliştirilen söylem ve hareket planları
ancak kopyala- yapıştır etkisi yaratabiliyor.
Sadece bugünü ve belki sadece bir gün sonrasını planlayıp statükoyu
korumaya çalışan, yarın ve gelecek için kalıcı etki bırakamayan ve işletmeyi kısa
ya da uzun vadede zarara sokan ve en önemlisi de zaman kaybettiren bu
yaklaşımlar elbette var olan işletme gücünü yansıtamıyor ve hatta olduğundan da
zayıf gösteriyor. Profesyonelce üretilen ürün ve hizmetler amatör iletişim ve
pazarlama yaklaşımlarıyla gölgeleniyor.
Markalaşamamanın nedenlerinden biri buyken bir diğeri de özgüvensiz
işletmeler. Özgüven ancak kendinizi değerlendirme yeteneğiniz ve gücünüz olursa
ve farklı düşünen insanlardan oluşmuş ekipler kurabilirseniz, eleştiriye açık
olabilirseniz, dünyayı takip edip markanızı kıyaslama cesaretini
gösterebilirseniz ve markanızı yani ürün ve hizmetleriniiz doğru anlatmayı
başarabilirseniz gelişir. Dışarıdan
görebilen gözlerden de dinleyerek ve hak ettiği gibi yansıtarak olabilir.
Peki
nasıl markalaşabiliriz?
Elbette
iletişimin dinamikleri çerçevesinden bakarak cevaplayacağız.
· Marka inşası
ve iletişim stratejileri pazarlama içerikleri de dahil edilerek markaya ait
söylem/söylemler geliştirmek. Ve bu söylemlerle en başta tüketicinin ihtiyaç ve
duygularına hitap edebilmek.
· Araştırma-Geliştirme
faaliyetlerine önem veren, farklılaşmış, benzersiz yeni ürün ve hizmetleri ortaya çıkarabilen ve gerektiğinde bunları
profesyonelce anlatabilen kurum sözcülerinin yer aldığı farklı düşünce ve
yaklaşımdaki profesyonellerden oluşan ekipler kurmak. Farklı düşünen
insanlardan oluşan ekipler yaratıcı fikirleri daha kolay ve sınırsızca
geliştirirler.
· Markanın ilk
hedefi para kazanmak değil, fayda yaratmak, değer ortaya koymak ve tüketiciyi
memnun etmek olmalıdır. Bu açıdan bakarsak geleceğin markaları üretirken dünya
ve insanlığın geleceğini koruyan markalar olacaktır.
· Marka yönetme
mantığı günü kurtarmak fikri yerine kısa, orta ve uzun vadede şekillenecek olan
pazarlama ve iletişim planını hazırlamak ve başta iç müşterilerimiz olan
çalışan ekibe de benimsetebilmek. Markalaşma kısa vadede olabilecek bir şey
değildir.
· İstikrarlı,
düzenli ve doğru yürütülen itibar yönetimi ve iletişim stratejisinin biriken
etkisini markanız için bir yatırım olarak görmek ve bunu profesyonellerle
dizayn etmek vizyon gerektirir. Bu vizyona sahip olmak içinse sektörünüzü ve
dünyayı iyi takip etmek gerekir.
· Markalaşmak
kısa vadede sonuç verecek bir süreç değildir. Markalaşmak veya marka olabilmek
için istikrar, itibarın tuğlaları, sabır ve iletişimin gücüyle hedefleri ve
geleceği iyi anlatmak gerekir.
· Pazarlama
araştırma şirketlerinin yayınladığı, tüketicilerin eğilimlerini gösteren trend
analizleri ve gerekirse kendi ürettiklerinizle ilgili araştırma yapmak gerekir.
Sayıların gücüne inanmak ve güvenilir araştırma sonuçlarını hedef ve
stratejilerde kullanmak ve işletme olarak kendi üretim kapasitesini ve ciro bilgilerini
duyurabilecek düzeye gelmek
· Marka
bilinirliği ve farkındalığını arttırmanın yollarını bilenlerle,
profesyonellerle bulmak ve uygulamak. Marka inşası ve iletişim stratejilerini
belirleyip, bunlarla ilgili aksiyon planlarını profesyonellerle oluşturmak.
· Kamuoyunun
ihtiyaç ve beklentilerini iyi okumak ve buna uygun dil geliştirip, güvenilir
bir tonda söylem oluşturabilmek.
· Hem işletme
içinden, hem işletme dışından gelen fikirlere önem vermeliyiz. Çünkü günümüzde
dünyaca bilinen markaların çoğuna baktığınızda daha önce kimsenin aklına
gelmeyen ya da yapılabilir bulmadığı fikirler, yıllar sonra bu markaları
oluşturan yenilikçi ürün ve hizmetler olarak karşımıza çıkmıştır.
· Müşterilerin
ihtiyaç ve beklentilerini, onlar fark edememiş bile olsa fark etmemiz ve
ihtiyaçlarına uygun değerler yaratmamız gerekmektedir. Çünkü pazarlama farkında
olunsun ya da olunmasın, ihtiyaçların tatminine yönelik değer üretimidir. Satış
ise var olan ihtiyacı karşılar; bu hâliyle de talebi tüketir. Bugün dünya
çapında bilinen markalara baktığınızda müşterilerini iyi incelediğini,
müşterilerinin ihtiyaç ve beklentilerini müşterilerden daha iyi incelediklerini
görüyoruz.
· Eğer
gerçekten global anlamda marka olmak istiyorsak, sadece iç pazarda olan faaliyetlerimiz
yanında dış pazar faaliyetlerine de odaklanmamız gerekmektedir. Küresel olarak
üretimi ve tüketimi mümkün olan ürünlerde dünya çapında rekabet fason üretimle
değil, ne olduğunu bilen ve anlatabilen üretim ve yönetim metotlarıyla mümkün
olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder